Gazetecinin kontrgerillayla karşılaştığı 20 Temmuz 2010 gecesi...
.
“Gazeteci” çocuklarıyla yaşadığı hayatın izdüşümü üzerinden “gazetecilik” yaptığı ülkedeki korkunç olayları ve dilemmayı anlamaya çalışıyordu...
***
20 Temmuz’u 21 Temmuz 2010’a, bağlayan gece, çocukları henüz on beş aylıkken; doğum gününün arifesinde, “çocuklarının annesi olan hayat arkadaşından ayrılmak zorunda kalıyordu Gazeteci...”
***
Paulo Coelho’nun söylediği gibi; “Hayat fırlatmak istediği oku geriye çekiyordu...”
Korkunç azap veren dramlar Gazeteci’nin başına geliyor; kontrgerilla sahneye çıkıyor; ve Gazeteci’nin hayatını yaşanmaz kılıyordu...
Hayat; her alanda bütün taarruzları ve azapları aynı sürece sığdırıyor; “mağdurun” bunların hepsini birden nasıl göğüsleyeceğini merakla beklemeye başlıyordu...
***
20 Temmuz’u “Gazeteci”nin 51. doğum günü olan 21 Temmuz’a bağlayan gece; hayatının en önemli kırılma anıydı Gazeteci’nin...
***
O gece “çocuklarının annesi olan hayat arkadaşından ayrılarak” hayatının en önemli kararlarından birini vermek zorunda kalıyordu...
***
Ancak aynı gece “ülkede hala faaliyet gösteren kontrgerilla çetesi üzerine oynadığı kirli oyunun sahnesini alıyordu...”
Gazeteci bilmeden; kontrgerilla çetesinin saldırılarına karşı masum savunmasını yapacağı görüntüleri “karşı tarafın elemanına” veriyordu...
***
O görüntülerin Gazeteci’nin suçsuz olduğunu gösteren görüntüler olduğunu anlatan yazı; “Gazeteye basılmıyor”, tersine “o görüntüler; Gazeteci’nin suçlu olduğu görüntülermiş gibi bir optik çarpıtma yapılarak, linç faaliyetine özne yapılıyorlardı...
***
Gazeteci; özel hayatının kırıldığı en ağır gecede bilmeden, karşı tarafın adamına “masum olduğunu kanıtlayan görüntüleri” vermişti...
O görüntüler bir süre sonra; kontrgerilla tarafından gazeteciyi linç etmek üzere kullanılacaktı...
***
Gece her açıdan acıklı bir geceydi “Gazeteci” için...
Ancak üzerinden yıllar geçtikten sonra, Gazeteci acıklı değil; “korkunç” bir gece olduğunu anladı...
***
Hayat arkadaşından ayrıldığı gece; masum olduğunu gösteren “görüntüler” bir süre sonra, “çarpıtılarak” onun infazı için, kullanılacaktı...
***
Gazeteci o gece görüntüleri verirken;
-“Özel hayatım bir anda tarumar oldu... Ama hiç olmazsa masum olduğumu gösteren belgeleri arkadaşlara verdim... Onlar durumu anladılar... Hayat o kadar da kötü olmuyormuş demek ki...” dediğini hatırladı...
***
Yıllar geçtikten sonra ise şöyle diyecekti o gece için;
***
“Kontrgerilla; masum olduğu bir olayda linç edilmesine o geceden itibaren aktif olarak başlıyor; bizzat kendi elleriyle masumiyetini kanıtlamak için verdiği görüntülerle bu operasyonu yürütüyordu...
***
Özel hayatının “korkunç kırılma anı” ise onu izleyen günlerde, aylarda, hayatını tarumar edecek, aylarca çocuklarından mahrum bırakacaktı...
Bu iki olay arasında bir bağlantı var mıydı acaba?..
Kim bilir?..
***
Nihayetinde;
20 Temmuz 2010 gecesi, Gazeteci’nin hayatında hiçbir zaman unutamayacağı, bütün hayatını etkileyen, izleyen yıllar içinde bütün olayları deşifre etmeye başlayacağı “gece”ydi...
***
Kontrgerillayla endirekt olarak o gece tanıştı...
Henüz farkında değildi bunun Gazeteci...
KABUS VE BABANIN GEÇİRDİĞİ FELÇ...
Kabus; izleyen günlerde, aylarda senelerde artarak hayatına girdi Gazeteci’nin...
Yediği her darbe, bir öncekinden daha büyük geliyordu...
***
Önce çocuklarını aylarca göremez oldu...
Çocuklarından “mahrum bırakıldı...”
Birkaç hafta sonra; bu duruma dayanamayan “babası” aniden felç geçirdi...
Günlerce yoğun bakımda kaldı...
***
Hastaneden çıktığında; artık sağ tarafı tutmaz olmuştu babasının...
Kendi başına yürüyemiyordu...
Konuşması peltekleşmişti...
***
Bir sene daha sürdü bu korkunç süreç...
Bu süre zarfında; kontrgerilla boş durmuyor; “masum olduğu bir olayda, kendi verdiği görüntülerin üzerinden onu linç etmeye” kalkıyordu...
***
Çocuklarından mahrum bırakıldığı günlere, kontrgerillanın kirli operasyonu karışmıştı...
Okul arkadaşının ısrarıyla;
-“Belki bir futbol programı kafasını dağıtır, biraz rahatlatır... Stresini alır...” diye düşündü...
***
Oysa kontrgerilla boş durmayacaktı...
“Bir televizyon canlı yayınının en gaddar operasyonlarından birini yapmaya koyuldu” Gazeteci’ye...
***
Canlı yayında taammüden “çıngar çıkartarak”, Gazeteci’yi orada bitirmeye çalıştılar...
***
Sinirlerine hakim olarak; 30 yılın tecrübesiyle çıktı o canlı yayından Gazeteci...
Yayından çıktığı gece şöyle diyecekti kendi kendisine;
-“Seni bu korkunç tezgahtan bile sağ salim çıkartan Gazeteci”liğine, televizyonculuğuna şükret... O asetlerin olmasa, sen şimdi “Gazeteci ve televizyoncu olarak bu hayatta yoktun çocuk!..”
SAKINCALI TELEVİZYONCU...
Canlı yayın kumpasının mimarı yorumculardan biri; “futbol ve şike operasyonunda, Gazeteci’nin ismini polise verecek ve Gazeteci’nin şike olayını yayında kendisini konuşturmayarak örtbas ettiğini ima edecekti...”
***
-“Polise her şeyi anlattım...” diyordu gerine gerine...
Emniyetten çıkıyordu televizyon kameralarına sırıtarak...
***
Gazeteci o günlerde, bir yıldır doğru düzgün göremediği çocuklarına sarılarak; Ege’de akşamları piyanodan nostaljik Türkçe pop şarkıları dinleyerek, güç ve moral topluyor, çocuklarını seviyordu...
***
O günlerde bir daha hiçbir spor programına çağırmadılar Gazeteci’yi...
Algı operasyonunu yürütmek için uygun bir isim değildi...
***
Tersine; ne söyleyeceği belli olmayacağından, gönül ve akıl ibresinin kime kayacağı önceden anlaşılamayacağından o süreçte Gazeteci ekran için “sakıncalı bir televizyoncuydu..”