“Gazeteci”nin; Şike Davası esnasında yarım kalan spor programı...
.
“Gazeteci”, Tanrı’nın kendisine mesleğini tek başına yapmaya uğraşırken; hayata katkı sağlayacak bir misyon yüklediğine inanmaya başlıyordu...
***
Karşısına öyle olaylar çıkıyor, “tek başına mesleğini yaptığı için, her dönemin muktedirleri tarafından öyle operasyonlara tabi tutuluyordu” ki bir süre sonra;
-“Tanrı; Türkiye’deki medyadaki adaletsizliklerini benim üzerimden yaptırtarak; günü geldiğinde deşifre olmasını istiyor...” diye düşünüyordu...
***
Arka arkaya yediği derin operasyonlardan sonra televizyon haberciliğini kesen, “Gazeteci”, Kolej’den o sırada bir kanalın genel müdürlüğünü yapan okul arkadaşının bitmek tükenmek bilmeyen ısrarları üzerine, “spor programı yapmayı kabul ediyordu...”
***
Okul arkadaşı; “televizyon habercisinin isminin kamuoyundaki etkisine güveniyor; futbolu çocukluk yıllarından beri çok sevdiğini, Beşiktaş’ı ve üç büyükleri çok iyi takip ettiğini biliyor; ne yapıp edip onu spor programına aldırmaya çalışıyordu...
***
Gazeteci sonunda önce yorumcu, 2011 yılının başından itibaren de Son Kale isimli bir televizyon programının moderatörü olarak iki ünlü hakemle program yapmaya başlıyordu...
***
Hayatının “yavrularıyla ilgili en fırtınalı günlerinden geçiyordu” Gazeteci...
***
Hayat arkadaşından ayrılmış, “çocuklarını aylarca göremez olmuş”, “dört bir yandan gelen bombardımanın altında”, yavrularına kavuşabilmenin özlemiyle, mücadele ediyordu...
***
Okul arkadaşı; onun bu fırtınalı günlerinde “çektiği ızdırapları görüyor”, biraz rahatlaması ve kafasını dağıtması için ona futbol programlarının iyi geleceğini düşünüyordu...
Bıkmadan usanmadan ona destek oluyor, programın başarılı olması için elinden gelen çabayı harcıyordu...
***
2011 yılının Nisan ayına böyle gelindi...
OLAYLI VE KAVGALI TELEVİZYON PROGRAMI...
12 Nisan 2011 akşamı, yine futbolun kavgalı, hararetli, heyecanlı tartışmalarının yapıldığı televizyon programı sürüp gidiyordu...
***
“Gazeteci”nin hayatı bu televizyon tartışmalarında geçmişti...
79 milyon insan; onu televizyon tartışmalarının vazgeçilmez moderatörü olarak bilirdi...
***
Bunun nedeni; televizyondaki tartışma programlarını, Türkiye’de ilk başlatan kişi olmasıydı...
***
Yıllar önce TRT’de başlattığı “tartışma programı geleneği”, kısa zamanda bir çığ gibi büyümüş, bütün kanalları etkisi altına almıştı...
***
Gazeteci geçen bu yıllar içerisinde “en dev tartışmaların yapıldığı Ateş Hattı isimli tartışma programının sahibi olarak yayına devam ediyordu...”
***
Futbol tartışmaları, ona mesleki geçmişinin bu referansından sonra, çok da zor gelmiyordu...
Neler görmüştü o...
Ne maydanozlu köfteler?..
***
O gün nedenini doğru düzgün hatırlayamadığı bir suçlamayla ilgili Eskişehirspor’un teknik direktörlüğünü yapan eski Fenerbahçe’li futbolcu Bülent Uygun’a telefonla bağlanacaklardı...
***
“Gazeteci”, bu tartışmalarda “çıngarın” çok kolay çıktığını bildiğinden; canlı yayın tecrübesiyle “aralarında kavga çıkması muhtemel tarafları, birbirleriyle karşılıklı konuşturmaz, araya girer, birinin konuşması bittikten sonra diğerine söz verirdi...”
***
Eskişehirspor’un teknik direktörü Bülent Uygun telefonla canlı yayına bağlandı... Konuşuyordu...
Eski futbolcu ve hakem olan yorumcu;
-“Ben Bülent Uygun’a soru soracağım...” dedi...
***
“Gazeteci”;
-“Siz zaten programın yorumcususunuz... Bülent Uygun sözlerini bitirsin... Arkasından istediğiniz kadar konuşun, sorular sorun... Ben kendisine soruları yöneltirim... Öyle cevaplasın... Karşılıklı konuşma olmasın...” dedi...
***
Amacı televizyon programına bağlanan konukla, bir çıngar çıkmasını önlemek, herkesin eteklerindeki taşı, kavga etmeden dökmelerini sağlamaktı...
***
Zaten hararetli olan konuların, fazladan bir de kavganın içine sokulmasından haz etmezdi Gazeteci...
***
Ne var ki; eski futbolcu ve hakem olan yorumcu ısrar ediyordu...
-“Ben soru soracağım arkadaş... Sormayacaksam, o konuştuktan sonra bir daha bu programda konuşmayacağım...”
***
“Gazeteci” defalarca yorumcuya yalvardı...
-“Hangi konuda ne kadar isterseniz, sorun, konuşun... Zaten bu programın yorumcususunuz... Yalnız karşılıklı tartışmaya girmeyin... Bitirsin konuşmasını siz istediğiniz kadar soru sorun, konuşun... Cevap vermek isterse verir, istemezse vermez...”
***
Bir profesyonel, “kendi programına çıkan konuğa, bu kadar saygıyı göstermeliydi...”
Böyle düşünürdü Gazeteci...
O telefonda söyleyeceğini söyleyecekti...
Sonra programın yorumcuları, kendi programlarında istedikleri kadar yorum yapar, soru sorarlardı...
Adab-ı muaşeret bunu gerektirirdi...
Keza programcılık...
***
Ancak ne hikmetse, bu kadar basit bir meseleyi, programı beraber yaptığı meslektaşına anlatamıyordu...
Nuh diyor Peygamber demiyordu yorumcu...
-“Ben Bülent Uygun konuşmasını bitirdikten sonra da konuşmayacağım...” dedi...
***
Ne yaptıysa fayda etmedi Gazeteci...
Sonunda;
-“Peki öyleyse...” dedi...
Bülent Uygun’un 30 saniye daha konuşmasına müsaade etti... Yorumcular konuşmayacaklarını söylediklerinden programı reklam arasına kesti...
***
Reklam arasında olaylar bitmek bilmiyordu...
Bu kez;
-“Biz bu şekilde program yapmayız...” demeye başladı yorumcular...
***
Gazeteci bilinçli bir operasyon yapıldığını fark ediyor; fakat ne olduğunu kestiremiyordu...
-“Yine birileri arkadan düğmeye basmışlardır... Programı engellemek için...” diye düşündü...
***
Ertesi hafta olaylar daha da büyüdü...
Yorumcular bu kez hiç konuşmadılar...
Bir saat kendi başına yayını yürütmek zorunda kaldı Gazeteci...
En sonunda konuşmadıkları programda “kavga çıkartarak olay çıkardılar...”
Program sona erdi...
3 TEMMUZ ŞİKE SÜRECİNDE “GAZETECİ...”
Üç ay sonra, “3 Temmuz şike süreci” başladı ülkede... Fenerbahçe Başkanı, yöneticileri, Sivasspor ve Eskişehirspor kulübünden bazı isimler suçlanan grubun başını çekiyorlardı...
***
Ortalık toz dumandı...
Tapeler yayınlanıyor, “şike” suçuyla yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular içeri alınıyor; korkunç bir kasırganın her şeyi yerle bir eden etkisiyle, futbol darmaduman oluyordu...
***
Yaz aylarıydı...
“Gazeteci”, “çocuklarına kavuşmanın sevinciyle tatilini Ege’de geçiriyor; olayları tatil belgesinin dinginliğinde uzaktan izliyordu...
***
Çocuklarının kokusuna hasret kalmıştı aylarca... Ne şike, ne tape hiçbir şey onu “çocuklarının içine çektiği kokusunun yanında” bir anlam ifade ediyordu...
ŞİKE DAVASINDA “GAZETECİ”Yİ İHBAR EDİYORLAR!..
O günlerin birinde; iki ay önce beraber program yaptığı eski futbolcu ve hakem olan yorumcuyu televizyonda kocaman siyah gözlükler takmış halde, Emniyet’ten çıkarken gördü Gazeteci...
***
Şike olayıyla ilgili bildiklerini anlatmıştı!!! yorumcu... Havasından geçilmiyordu...
Etrafına toplanan muhabirlere, kameramanlara; -“Şikeyle ilgili bildiğim her şeyi anlattım polislere...” diyordu...
***
Gazeteci yavrularına döndü...
Onları koklayıp sevmeye koyuldu...
Ertesi günü gazetelerde bir haber gördü...
-“Beni ‘Gazeteci’ konuşturmadı diyordu...” programda beraber çalıştığı “yorumcu...”
***
-“Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun’a canlı yayında soru soracaktım... ‘Gazeteci’ bana soru sordurmadı... Şike olayı örtbas edildi... Bu durumu emniyetçi arkadaşlara anlattım...”
***
Bunca yıl bu kadar şey görüp yaşamıştı Gazeteci... Ancak bu olay karşısında, yeni bir yaşına girdiğini hissediyordu...
Bir kez daha ağzı açık kalmıştı...
Eski futbolcu ve hakem olan yorumcu;
-“Karşılıklı konuşmayın, o konuştuktan sonra siz istediğiniz kadar konuşun...” dediği için; programda Gazeteci’nin şike olayını dolaylı olarak örtbas!!! etmeye çalıştığını ima ediyor; olayı Emniyet’te polislere ihbar ettiğini kayda geçiriyordu...
***
“Gazeteci”, televizyon programında yaşadıklarını mesleki bir kıskançlık ve haset olarak değerlendirmiş, üzerinde fazla durmaya gerek duymamıştı... Çocuklarıyla haşır neşir Ege’nin lacivert sularında masum yavrucaklara hayat vermeye çalışıyordu... Oysa, daha “şike süreci” patlak vermeden iki ay önce olan bir canlı yayın; nedeniyle “kimsenin bilmediği bir şike davasının dolaylı üstünü örtmeye çalıştığı” ima ediliyordu programdaki meslektaşı tarafından...
***
Nasıl yapmıştı!!! bunu Gazeteci?..
-“Eskişehirspor teknik direktörü Bülent Uygun önce konuşsun... Sonrasında siz, istediğiniz kadar istediğiniz şekilde soru sorun ve yorumlayın...” diyerek...
***
Ertesi yıl; o programlara hakaretler ve hararetlerle devam ettiler... Saatlerce, günlerce, gecelerce, aylarca sürdü bu süreç...
***
Okul arkadaşı istemesine rağmen bir daha o kanalda spor programı yapması teklif edilmedi Gazeteci”ye...
Oradan da sessiz sedasız ayrıldı...
Tanrı’nın ona yine bir mesaj verdiğini hissederek...