Şampiy10
Magazin
Gündem

Bodrum davetleri ve İstanbul’dan kopamamak...

.

ABONE OL
Vatan Haber

Elli yaşıma yani beş yıl öncesine kadar; yaz gelse bile; bulunduğum şehri, kolay kolay bırakmamam gerektiğini düşünürdüm...

Atina’da yaşadığım yıllarda, yaz geldiğinde herkes bütün bir Temmuz veya Ağustos’u Ege adalarında geçirmeyi adet haline getirirdi...

***

Bense iki üç günlük tatil kaçamaklarının dışında, hiçbir tatilde bir haftayı aşmamaya özen gösterirdim...

Sanki Atina’da bir şeyler olacaktı ve ben şehirde olmadığımdan çalıştığım Milliyet gazetesi haberi atlayacaktı...

***

Ankara’da gazetecilik yaptığım yıllarda, evlendiğim yaz; çıktığım tek onbeş günlük tatilim burnumdan gelmişti...

Ankara bürosuna döndüğümde;

-“Sen neredesin arkadaş... İşi mi bıraktın yoksa?..” nidalarıyla karşılanmıştım...

Bana yaz tatilleri haramdı...

Çocukluğumdan ve ilk gençlik yıllarımdan geçirdiğim üç beş yaz tatilinin anıları, beynimin derinliklerinde gittikçe kayboluyor; her geçen gün, yaz tatilinin “benim hayatımda sanki hiç olmamış bir yaşam şekli olduğu” algısı galebe çalıyordu...

***

Gazetecilikte Ankara, İstanbul ve Atina duraklarımdan geçtiğim ilk onbeş yılın özeti; Yaşanmış doğru düzgün tek bir yaz tatilinin olmaması gerçeğiydi...

İnsan yıllar içinde yaşamadığını, “hiç kimse yaşamıyor saydığından”, onaltıncı yıl televizyonda genel yayın yönetmeni olduğumda, yaşamadığım yaz tatillerinin gazeteciler tarafından yapılması gereksiz bir teferruat olarak değerlendiriyordum...

***

Temmuz Ağustos aylarında televizyonların bütün anchorları izne çıkardı... Ben Temmuz’da çıkıyor, Ağustos’un başında dayanamayıp yeniden çalışmaya başlıyordum...

Her seferinde sanki olağanüstü bir şey olmuşcasına bir neden buluyor; 7 Ağustos gibi, işbaşı yapıyordum...

Gazeteci uzun tatiller yapmazdı...

Bir haftalık tatil olabilecek en uzun tatildi...

Neyine yetmiyordu gazetecinin bir haftalık tatil...

Hadi çok ihtiyacı varsa, bir sene içinde iki defa ayrı ayrı birer hafta izin alır, on beş günü tamamlardı...

Onbeş günden fazlası, mesleğe “ihanet ve paydos” anlamına gelirdi...

*****

BODRUM’LA TANIŞMAM...

Yirmibeş yıl yapılan deli gazetecilik mecrasından sonra, Sabah gazetesinde köşe yazmaya başladım...

Gazeteye Temmuz ayında başladığımdan; bir sonraki yıl yaza kadar zaten izin yapmadım...

Bir yıl geçip, yeniden yaz gelince; o sırada genel yayın yönetmeni olan Ergun Babahan’a bir öneride bulundum...

-“Ergun ben Bodrum’a gideyim... Bir hafta on günlük yazılar çıkartayım Bodrum’dan... Ben de orada kalırım... Gazeteye biraz yaz havası veririz...

Gazete görevlendirdi diye, uçak biletimi alırsınız... Ben oradaki kalışımın otel ve diğer masraflarını kendim öderim... On günlük yazıları da size oradan gönderirim...”

***

Teklifin kabul edilmeyecek bir yanı yoktu...

Adam kendi kendine Bodrum’a gidecek...

Bodrum’un havasını, suyunu, eğlencesini, yazını, güneşini, hayatını yazacak; karşılığında gazeteden hiçbir şey istemeyecek, kendi masraflarını kendi ödeyecekti...

Peki bu “saçma” öneriyi ben niye yapıyordum?..

***

Çünkü yirmibeş yıl sonra, ilk defa, kafama göre bir tatil yapmayı istiyor, ancak Bodrum’da sadece tatilde olmayı, gazeteciliğime sindiremediğimden; “iş yapmak için orada olduğum yanılsamasını” kendime rol biçiyordum...

Böylece Bodrum’da geçireceğim on-onbeş gün kendi gazetecilik etiğime aykırı olmayacaktı...

Bu olay olduğunda yıl 2005’di...

Ben Bodrum’un gerçek havasını suyunu ilk kez, “Sabah gazetesine Bodrum yazıları yazarak” 2005 yılında tadabiliyordum...

***

Sonraki beş yıl, her hafta iki günlük kaçamaklarla, Bodrum’u yaşamaya başladım...

Pazartesi olunca, “hemen İstanbul’a dönmek gerekir” diye düşünüyordum...

Oysa yazı yazıyordum...

İnternet çağındaydık...

Hayatı her yerden aynı hızla ve aynı yoğunlukta okuyabiliyorduk...

Neden Pazartesi İstanbul’a dönmem gerekiyordu bilmiyordum...

Öyle ezberlemiştim; “dönmem gerekiyordu işte!..”

*****

HAYATIMIN KIRILMA ANI...

Beş yıl önce, hayatımın bütün bildik dengelerinin değiştiği radikal bir ayrılık süreci yaşayana kadar; yaz tatilinin “ailemle ve sevdiklerimle yaz boyu devam eden” bir yaşam şekli olabileceğini hiç anlayamayacaktım...

Öyle bir ayrılık süreci yaşıyordum ki çocuklarımla geçireceğim her günün, her saatin; her anının hayatımın en kıymetli anları haline gelebileceğini fark ediyordum...

Canımın birer parçası olan çocuklarımla; birarada olabilmenin kıymetini ancak “o ayrılık sürecinde” anlayabilecek ve “bu ermişlik bana yazın nimetlerini” de beraberinde getirecekti...

***

Yazın yüzmenin, spor yapmanın, çocukları becerilerini geliştirecekleri aktivitelere yönlendirmenin; fazla bir sosyalitesi kalmayan İstanbul’da bulunmak yerine, hayatın aktığı ve yaşandığı tatil merkezinde, işimle tatili bir arada yapmanın daha doğru olduğunu fark etmeye başladım...

***

Geçtiğimiz hafta sonu, çocukları anneleriyle buluşturmak için Bodrum’a götürdüm...

Cumartesi gecesi eski dostum Yüksel Çağlar’ın Bodrum Turgutreis’deki, Swiss Oteli’nin açılışına katıldım...

Sanki bütün İstanbul oradaydı...

İstanbul’da bir davet yapılsa; bu kadar konuk bu kadar kolay bir davete gelemezdi...

***

Bodrum’da yeni yaz başlıyordu... Bodrum’da hayat başlıyordu...

Kokteyle katıldım; Yüksel Çağlar dostumu tebrik ettim...

Oradaki etkin şahsiyetlerle; hangi koalisyonun olabileceğini konuştum...

Sonra çocuklarımı bıraktığım otele döndüm...

Müzik dinletisine ve gecenin akan ritmine uymayacaktım...

Bodrum benim için, sabahlara kadar eğlence olmayacaktı...

Spor yaptığımız, kendimizi dinlediğimiz, yazı yazdığımız, işimizi yaptığımız, huzurla, çocukların gelişimine yeni değerler kattığımız bir beldeydi...

Bodrum’a yaz düştü... Bir yaz daha geldi hayatımıza...

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Beethoven; çocukluk aşkıyla...
  2. Altın Kelebek ödülündeki Diriliş Ertuğrul dizisi olayının derin kodları...
  3. Aydın Doğan ve Altın Kelebek ödül töreni...
  4. 12 yaşındaki çocukla bakıcısının aşkından çıkan sanat...
  5. ‘Erkek bedeninin yükünü arzulayan kadın...’
  6. Leonard Cohen; anlarız ki bir gün herkes yeniliyordur...
  7. Hollywood’daki ‘Proje’ sanatçıların; Trump’a hakaret kampanyalarındaki gizli misyon...
  8. Kadın tacizlerinden medet uman Amerikan medyasının rezil olduğu seçim...
  9. Mandela’nın hayatı ve efsane sözleri...
  10. Amerikan derin devletinden seçime saatler kala gelen kritik mesaj...“Hillary temiz...”

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.