Bir kadının iki erkek arasındaki tahteravallisi... Cafe Soviety...
.
Cafe Society filminin vizyona girdiğini 2016 yaz aylarının son günlerinde görüyor Gazeteci...
Yaz aylarında çocuklarının tatil programlarını yürütmek zorunda olduğundan; Woody Allen’ın yeni bir şaheseri olarak nitelenen Cafe Society filmini vizyona girdiği ilk haftalarda izleyemiyor...
***
Ağır bir yaz geçiriyor...
Yazın sonunda büyük kızıyla başbaşa geçirdikleri bir Pazar
öğleden sonrası Cafe Society’ye gidiyorlar; baba-kız...
***
Tipik bir Woody Allen filmi...
Filmin genç karakterinin; Woody Allen’ın kendi gençlik fantazyasının izdüşümü olduğunu fark ediyor...
Dayısının; karısından gizli aşk yaşadığı sekreterine “genç yeğenin” vurulması üzerine başlıyor film...
***
Genç çocuk; dayısının yanında çalışırken ilk görüşte aşık olduğu sekreterin “dayısının gizli aşkı” olduğunu bilmiyor...
***
Sekreter “bir gazeteciyle ilişkisinin olduğunu” söylüyor...
Dayısı ise, genç sekreteriyle evlenebilmek için karısını boşamak istiyor ancak karısına açılmaya bir türlü cesaret edemiyor...
***
Yeğeni genç, “sekreter genç kıza aşkını her fırsatta dile getiriyor...”
Onunla beraber olmayı, Newyork’a dönüp evlenmeyi hayal ediyor...
Bu isteğini genç kıza iletiyor...
GENÇ KADIN HANGİSİYLE EVLENİYOR?..
“Hollywood’da menajer olan patronunun karizmasına deliler gibi aşık olan genç sekreter”, bir gün “patronunun kocası olarak kendisine geleceğini” hayal ediyor...
***
Ne ki bir gün; gencin dayısı olan karizmatik patron; gizli aşk yaşadığı sekreterine, “bu işin olamayacağını” söylüyor...
***
Karısı ve çocukları olduğunu, bu kararı vermesinin imkansız olduğunu belirtiyor ve “bitti artık” diyor...
Genç kadın hıçkıra hıçkıra soluğu; ona hayran ve aşık olan yeğeninin evinde alıyor...
***
“Gazeteci” sevgilisinden ayrıldığını söylüyor...
Yeğen için mutlu günler başlıyor...
Genç kadının kalbine, giriyor...
Onunla mutlu bir beraberliğe yelken açıyorlar...
***
Olayın üzerinden aylar geçiyor;
“Gizli sevgilisi genç sekreterini bir türlü unutamayan” patron dayı, genç kıza “karısını artık terk edeceğini ve onunla evleneceğini” söylüyor...
***
Genç kadın ne yapacağını bilemiyor; büyük bir ikilem içerisine düşüyor...
Yeğenle mutlu giden ilişkisine devam edip onunla mı evlensin; yoksa bir zamanlar delicesine tutkun olduğu karizmatik patronunun yeni eşi mi olsun?..
***
1930’ların Hollywood dünyasının dekorunda Woody Allen dantelası gibi işlenen film; genç kadının “geçmiş tutkulu aşkı, karizmatik patron dayı”yı seçmesiyle, ‘peek’ yapıyor...
***
Yeğen; genç kadının sevgilisinin öz dayısı olduğunu öğreniyor...
Dayı da genç kadının sevgilisinin yeğeni olduğunu...
Woody Allen’ın sinemadaki ünü “olayları dramatize ettiği ölçüde, karakterlerini dramların altında ezilmeden yaşatmasından” geçiyor...
***
Karizmatik dayı, sevgilisinin yeğeniyle yaşadığı aşktan etkilenmiş gözükmüyor...
Genç kadınla yeniden evlenmek için can atıyor...
***
Yeğen de Los Angeles’tan New York’a dönüyor ve orada kendine yeni bir hayat ve aile kuruyor...
Ancak genç aşkını hiç unutmuyor...
***
Yıllar sonra dayısı ile yeni karısı, yeğenin işlettiği ünlü gece kulübüne geliyorlar...
Dayısı, yeğenini masalarına çağırıyor, onunla sohbet ediyor...
Yeğen; eski sevgilisini, dayısının eşi olarak gördüğünde, rahatsız oluyor ve oradan uzaklaşmak istiyor...
***
Film bu sahneyle yeni bir boyuta taşınırken; genç kadın ve yeğenin birbirlerine olan eski aşklarını unutmadıkları ortaya çıkıyor...
KADININ HANGİ AŞKI GERÇEK?..
Bir kadının hayatında çözemediği en büyük tahteravallinin dilemasını anlatıyor film...
Ne ki, Woody Allen bunu kadının üzerinden değil, erkeklerin öznesi olduğu bir dünyanın üzerinden işliyor...
***
Bir zamanlar delicesine tutkun olduğu karizmatik patronuyla, genç kızı ölesiye seven çulsuz yeğeni arasında kalan, kadının, biçare kararı ve sonraki belirsiz pişmanlıkları, filmi çözümsüz bir bulmaca haline sokuyor...
***
Kadının hangi aşkı gerçek?..
Eski sevgilisi ve yeni kocası mı?..
Araya giren genç yeğenle yaşadığı ilişki mi?..
***
Evlilik kararını “patronu olan eski sevgiliyle” verdiğine göre, genç kadının aşkının “evlendiği adam” olduğu söylenebilir...
***
Yıllar sonra karşılaştığı “yeğenle havada uçuşan aşk kıvılcımlarına” bakıldığında ise, “genç kadının gerçek aşkının”, yeğen olduğu ortaya çıkıyor...
***
Kadın gerçek aşkının kim olduğunu bilmez görünüyor... Woody Allen; yazdığı ve yönettiği filmleri, erkek karakterler üzerinden hayatı okuyarak işlediği için o da kadının gerçek aşkının kim olduğunu bilmiyor...
***
Oysa kadının aşkı her iki erkeği de kapsıyor...
Birinde ulaşmak istediği, gücün ve karizmanın kaçınılmaz albenisi mevcut...
***
Diğerinde, kendisini deli gibi seven bir erkeğin mevcudiyeti gözlerini kamaştırıyor...
***
Genç kadının ilk aşkında “ihtiras” duygusu doymaya çabalıyor...
***
İkinci aşkında ise “delicesine sevilme” tutkusu ağır basıyor...
Kadın her ikisine de ihtiyaç duyuyor...
Her ikisini yaşamak istiyor...
***
Tercih yapmak gerektiğinde, önce ilk tutkusu ağır basıyor...
***
Sonra; ihtiraslarını elde ettiğinde; “kadınının deli gibi sevilme” açlığı belirginleşiyor...
Kadın her ikisini de yaşamak istiyor...
***
Birini yaşarken diğerinin eksikliğini fark ediyor...
Woody Allen’ın temel özelliği filmlerini “erkeğin gözünden” işlemesi...
Erkek gözü; erkek natürünün kendisi gibi düz ve engebesiz bir çizgi...
***
İki erkek de, delicesine tek bir kadına tutuluyorlar...
Onu; evlendikleri kadınların önüne koyuyorlar...
“Cesaret” problemi yaşasalar da, “tercih problemi” yaşamıyorlar...
***
Oysa kadın;
Onun cesaret problemi yok...
Onun tercih problemi var...
Woody Allen çok iyi bir sinema yönetmeni...
Ne ki hayatı hep erkeklerin gözünden okumaya çalışması, görsel efektleri muhteşem zenginlikler taşıyan filmini, perspektifte nakıs hale getiriyor...
***
Gazeteci; sinemadan çıkarken genç kadını düşünüyor...
Biliyor ki; o da gerçekte hangisine aşık olduğunu hala bilmiyor?..