Benden ‘aptal’ yaratmak isteyenler ‘abdal’ anlamını bilemediler...
.
Dil eğitimi üzerine akademik kariyer sahibi olan bir ailenin içinde büyüyorum ben... Annem Türkoloji mezunu bir edebiyat öğretmeni...
Babam Osmanlıca ve Arapça üzerine çalışmalar yapan bir profesör...
***
Çocukluktan itibaren evin içinde; en fazla konuşulan konu, kelimelerin, deyimlerin, takıların doğru kullanılması meselesi...
Televizyon programları yaparken, derin operasyonlarla; ticari ve siyasi çıkarlar adına beni itibarsızlaştırmaya çalışanlar; “Acı var mı acı?..” yollu soruları tedavüle sokup benden bir “aptal” yaratma uğraşına girseler de, ‘evren’ kendi mecrasında bana “aptal değil ‘abdal’ olma hakkını” veriyor...
“Aptal”la “abdal” arasındaki farkı ise, derin operasyonları yapıp, bugün kendi cehennemlerinde yanmakta olanlar, yeni yeni anlamaya başlıyorlar...
***
Her Gün 1 Yeni Bilgi tweet hesabında “yanlış atasözü ve deyimler” başlığını görünce, bir çocukluk ezberinin üzerinde yarattığı vazgeçilmez tutkunun sonucu, konuyu atlayamıyorum... Yalan yanlış atasözlerinin esas söyleniş biçimleri ve anlamlarını aktarmanın; hayat için çok doğru ve değerli bir katkı olacağına hükmediyorum... Bu noktada bu katkıya olanak sağlayan Her Gün Yeni 1 Bilgi hesabına teşekkür etmeyi görev biliyorum...
*****
“GÜZELE BAKMAK” DEĞİL; “GÜZEL BAKMAK SEVAPTIR...”
Yıllar yılı, “Güzele bakmak sevaptır” diye bir söz, milyonlarca insanın ağzında sakız gibi çiğnenip duruyor... Oysa Her Gün 1 Yeni Bilgi hesabı; bu yanlış söylenen sözün doğrusunu şöyle aktarıyor:
“Güzel bakmak sevaptır...”
***
Böyle okuyunca, sözün anlamı ve güzelliği hemen fark ediliyor...
Sevap olan şey; “güzel” bakmak...
Güzele bakmak değil...
Kimse yıllar yılı sorgulamıyor; “Niye güzele bakmak sevap oluyor” diye...
Güzel olmayana bakmak haram mı olacak bu durumda?..
Dinler; insanları güzel ve çirkin diye sınıflandırıyorlar mı ki “Güzele bakmak sevap olsun, güzel olmayana bakmak haram?..”
“Güzel bakmak sevaptır...”
Şimdi oturuyor yerli yerine anlam...
*****
“EŞEK HOŞAFTAN NE ANLAR DEĞİL; EŞEK HOŞ LAFTAN NE ANLAR?..”
Dilimize yer eden, sözlerden birisi “Eşek hoşaftan ne anlar?..” deyimi... Eşek ile hoşaf arasında ne türden bir ilişki olduğunu kimse sorgulamadığından; birisi bir şeyden anlamadı mı aşağılamak için “Eşek hoşaftan ne anlar” deyişi hatırlanıyor...
***
Onun doğrusu da yayınlanıyor Her Gün 1 Yeni Bilgi hesabında...
Doğrusu şöyle:
“Eşek hoş laftan ne anlar?..”
*****
“APTALA MALUM OLUR DEĞİL; ABDALA MALUM OLUR...”
İtiraf edeyim...
Sıkça kullandığımız; “Aptala malum olur” sözünün ironik bir anlamı var ve bu anlam da cuk oturan bir deyim yaratıyor...
Aptal olan insana; bir şeyin malum olması durumu, espritüel bir ironik gerçeği içinde barındırıyor...
***
Ne ki; sözün aslı ve gerçeği bu değil...
Sözün gerçeğinin anlamında espri yok...
Deyimin doğrusu; “Abdala malum olur...” şeklinde...
(Aptal alık anlamında... Abdal ise ‘derviş’ anlamını taşıyor...)
Sözün doğrusu “dervişe malum olur” anlamını içeriyor...
*****
“KISA KES AYDIN HAVASI OLSUN” DEĞİL; “KISA KES AYDIN ABASI OLSUN...”
Keza uzun yıllardır “Kısa kes de Aydın havası olsun” deyişini anlayabilmiş değilim...
Aydın havası kısa mı oluyor da böyle söyleniyor?..
Yoksa deyimdeki “aydın”; Aydın şehrini değil, “aydınları” mı kastediyor...
Öyle olsa bile; “aydın (entelektüel) havası kısa olmaz ki”, öyle söylensin...
***
Doğrusu şöyle sözün;
“Kısa kes, Aydın abası olsun...”
(Aba bir giysi ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açık oluyor...)
*****
ATASÖZÜNÜ GÜZELLEŞTİREN YANLIŞ... “SU KÜÇÜĞÜN SÖZ BÜYÜĞÜN...”
Sözlerin içinde öyle bir tanesi var ki; “sözün yanlış kullanımı, atasözünü güzelleştiriyor, anlamlandırıyor...”
Orijinali ise yanlış;
Hatalı kullanılanı daha güzel ve anlamlı...
***
Söz yanlış kullanımıyla şöyle:
“Su küçüğün; söz büyüğün...”
Bu haliyle; önemli ihtiyaçların önce çocuğa verileceği, buna karşın sözün ise büyüklerde kalacağı işaret ediliyor...
***
Oysa deyişin gerçeği pek güzel değil... “Sus küçüğün; söz büyüğün...” bu özdeyişin gerçeği; orijinali...
Orijinal haliyle, çıkmış olduğu tarihi düşünürsek eski eğitim anlayışını yansıtan; çocukların susmalarına işaret eden, konuşmayı ve sözü büyüklere hak gören; geleneksel ve iptidai bir anlayış var...
Oysa “Su küçüğün söz büyüğün” özdeyişi; sözü yine büyüğe vermekle birlikte; karşılığında hiç olmazsa; hayati derecede önemli bir ihtiyaç olan suyun önce küçüklere verilmesini öngörüyor;
İnsani bir adiliyet sağlıyor en azından...
***
“Sus küçüğün; söz büyüğün” lafı ise, çocuklara susmasını öğbaşka bir işe yaramayan, iptidai bir önerme olmaktan öteye geçemiyor...
*****
İZAN!..
Bunun gibi;
Elinin körü değil; ‘ölünün kuru’ (Kur mezar anlamında);
Yani ölünün mezarı...
***
“Sıfırı tüketmek” değil;
“Zafiri tüketmek” (Zafir; soluk anlamında;
Zafiri tüketmek “soluğu tüketmek...” anlamında...
***
“Eni konu” değil...
“Önü sonu...”
Eninde sonunda değil;
Önünde sonunda...
***
“Saatler olsun” değil;
“Sıhhatler olsun”
(Sıhhat: sağlık)
***
“Su uyur düşman uyumaz değil”
“Sü uyur; düşman uyumaz...” sözünün doğru olduğu anlatılıyor...
Sü asker demek...
Deyim “askerin uyuyacağını; ama düşmanın uyamayacağını anlatmak istiyor...”
***
Bunlara ekleme yapmak istersem;
Eski camlar bardak oldu deyişinin de doğru olmadığını;
Doğrusunun “Eski çamlar bardak oldu” şeklinde olduğunu söylemeliyim...
***
Keza “göz var nizam var” sözü de doğru bir saptama gibi görünse de; özdeyişin orijinali “göz var izan var...” şeklindedir...
İzan; Anlayış; anlama yeteneği demektir...
Türkiye’de nadir kullanılan, nadir bulunan ve içinde muhteşem ölçekte bir estetiği barındıran bir sözcüktür...
İzan!..
Çok fazla kişide bulunmayan bir özelliğin adı...