Ansiklopedi savaşlarını Aydın Doğan kazandı...
.
Ansiklopedi savaşlarını, tek bir gazete değil tek bir patron kazandı...
Meydan Larousse’u veren Sabah o sırada tirajda zaten birinci gazeteydi...
Milliyet ise tirajla değil, etkinlikle ve “basında güven sloganıyla” yaşayan bir prestij gazeteydi...
Tirajda üçüncü sıradaydı...
Ansiklopedi savaşlarının sonunda Milliyet Sabah’la, aynı kulvara geliyor; tirajda birinciliği paylaşıyor; Sabah’la Türk medyasının tiraj savaşının zirvesine yerleşiyordu...
***
Milliyet’te başta genel yayın yönetmeni Umur Talu olmak , herkes mutluydu...
Sabah’la başlayan savaşın zirvesine oturmuştu Milliyet; Çetin Emeç döneminden bu yana ilk kez...
***
Oysa Milliyet’in yazı işlerinde “Biz zirvedeyiz” türküleri çalarken; Aydın Doğan çok başka bir hedefi kendisine “zirve” olarak koymuştu...
Milliyet’in yazı işleri; gazetenin Büyük Larousse ekiyle Sabah’ı geçerek birinci olmasını kutlarken; Aydın Doğan 1994 yılında Erol Simavi’den Hürriyet’i alarak; medya patronları zirvesine oturmanın mutluluğunu yaşamayı planlıyordu...
***
Aydın Doğan’la Vehbi Koç arasındaki ilişki her zaman konuşuldu...
Aydın Doğan’la Koç Holding arasındaki ilişki her daim sorgulandı...
Aydın Doğan’la Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç arasındaki ilişki her daim irdelendi...
***
Gerçek şuydu;
Koç ailesi her zaman dolaylı olarak Aydın Doğan’a destek oldu...
Aydın Doğan her zaman Koç ailesine yakını oldu...
Koç ailesi, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin sahibi Simavi ailesinden hiçbir zaman haz etmedi...
Suna Koç’un (Kıraç) kocası Vehbi Koç’un damadı İnan Kıraç; her zaman Aydın Doğan’ın en yakınındaki insanlardan biriydi...
***
Ancak bu olgular; Aydın Doğan ve ailesinin medya imparatorluğunu anlatmaya yetmez...
40’lı yaşlarının başında; Milliyet’i satın alarak medyaya giren Aydın Doğan; “kendi hikayesini kendi yazan bir medya patronu”ydu...
Aydın Doğan’ı sadece Koç ve grubuyla ilişkilendirerek; anlatmak mümkün olmaz...
GAZETECİ;
Milliyet gazetesinin Atina bürosunda, Milliyet’in yanısıra TRT’ye, Deutsche Welle’ye, İsveç Radyosu’na ve zaman zaman BBC’ye kendi sesinden haberler geçmeye devam ediyordu...
***
İşi ağırdı...
Ancak mutluydu...
Tek isteği; uluslararası areneda daha fazla olay ve zirve takip etmekti...
Ercan Arıklı’nın Söz gazetesi o günlerde çıkmaya hazırlanıyordu...
ERCAN ARIKLI’DAN İŞ TEKLİFİ... VİSKİSİ BOL BİR GÖRÜŞME...
O günlerde “Gazeteci”nin sınıf arkadaşı olan Can Dündar’ın yanında çalıştığı Ercan Arıklı’nın USA Today formatında bir gazete çıkartacağı haberi yayıldı...
Gazetenin adı “Söz” olacaktı ve tamamen gazeteci bir gazete olacaktı...
***
O günlerde Gazeteci Ankara’daydı...
Ankara-Atina Savaşa Bir Var kitabıyla ilgili Cem Duna, Güneş Taner gibi Özal’ın ağır toplarıyla, Hurşit Tolon gibi Genelkurmay ikinci başkanlarıyla görüşme yapıyordu...
***
Ercan Arıklı’nın SÖZ gazetesinin uluslararası muhabirliği için; Ankara’da Tandoğan Meydan’ında kaldığı ETAP Altınel otelinde, kendisiyle görüşmek istediğini söylediler Gazeteci’ye...
***
Gazeteci o sırada uluslararası muhabir olan “rakiplerinin” sadece gazeteci olduğunu sanıyordu...
Bazılarının derin merkezlerin adamı olduğunu bilmiyordu... Ercan Arıklı’ya; “Benim Milliyet’ten ayrılmam zor... Ama ayrılırsam sadece Atina’da değil, başka yerleri de kapsayacak bir muhabir olurum...” diyordu...
***
Kendisine Atina’da bile tahammül edemeyen güçler nezdinde, bu sözlerinin kendi infazını istemek olacağını o sıralarda bilmiyordu...
***
Gazeteci’ye uluslararası muhabirlik teklif eden Ercan Arıklı o görüşmeden sonra bir daha kendisini aramadı...
SÖZ gazetesi çıktığı gün battı...
AYDIN DOĞAN’IN “GAZETECİ”YE MİLLİYET’İN YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜNÜ TEKLİF ETTİĞİ GÜN...
Gazeteci’nin meslek hayatının en önemli kırılma anlarından biri, yine Aydın Doğan’la İstanbul’da odasında yaptığı bir görüşmeydi...
***
Aydın Doğan kendi yetiştirdiği Gazeteci’ye henüz 29 yaşında “Milliyet’in Yazı İşleri Müdürlüğü’nü” teklif ediyordu...
-“Milliyet’in yazı işleri müdürlerinden biri olacaksın...” demişti Aydın Doğan...
***
Karşısındaki genç Gazeteci’nin, hiç tartışmasız “Peki” demesini bekliyordu... Kendine göre haklıydı...
29 yaşında bir gazeteciyi Milliyet’in yazı işleri müdür yapacaktı...
Buna o yaşta bir “gazeteci”nin “hayır” demesi mümkün değildi...
***
Oysa Genç Gazeteci; farklı düşünüyordu... O güç peşinde koşan gazetecilerden değildi...
Onun ilk amacı, Milliyet gazetesinde yıllardır engellenen köşe yazılarını düzenli yayınlanmasıydı...
-“Aydın Bey, ben televizyonu ve medyanın vitrinini bırakıp geleceğim İstanbul’a... Gazetede bir köşem olursa, yazı işleri müdürlüğünü de istediğiniz gibi gece gündüz yaparım...”
***
Gazeteci’ye “29 yaşında yazı işleri müdürlüğünü” teklif eden Aydın Doğan; gazetecinin istediği köşeyi “gazete içi dengelerden dolayı Gazeteci’ye veremiyordu...”
Gazetenin dış haberleri; Gazeteci’nin haberlerine karşı ambargoluydu...
Nerde kaldı; Gazeteci’nin yorumları ve köşe yazısı...
-“Sen yazı işleri müdürü olarak başla... Bir süre sonra kendin karar vereceksin kimin köşe yazacağına zaten...” dedi Aydın Doğan...
***
-“Beni bitirirler burada Aydın Bey...” diye cevap verdi Gazeteci...
Aydın Doğan’ın yüzü asıldı...
Kendi yetiştirdiği Gazeteci’ye; 29 yaşında Milliyet’in yazı işleri müdürlüğünü teklif ediyor; Genç Gazeteci bu teklifi geri çeviriyordu...
***
O gün Gazeteci kendi elleriyle kendi ipini çekiyordu... Bunu ertesi sabah Milliyet’in Cağaloğlu’ndaki binasının girişinde fark etti... Gazeteci’nin Milliyet’in kapısında olduğu esnada; Aydın Doğan arabasından çıkıp hızlı adımlarla gazeteye doğru ilerliyordu...
***
Genç Gazeteci’yi gördü...
Gazeteci bir gün önce Aydın Doğan’ın Milliyet’in yazı işleri müdürlüğü teklifini -“Beni burada yaşatmazlar Aydın Bey” diyerek geri çevirmişti... Genç Gazeteci; Aydın Doğan’a her zamanki saygısıyla, “Merhaba Aydın Bey” dedi...
Aydın Doğan’ın yüzü esmerleşmişti...
Çok zoraki bir “Merhaba” dedi Gazeteci’ye...
***
Gazeteci anladı ki; Aydın Doğan “Bu reddedişi unutmayacak...”
Bu görüşmeden sonra, ona Atina’da bile tahammül edemeyenler, tüm güçleriyle genel yayın yönetmeni üzerinde girişmelere başladılar... Aydın Doğan’ın Genç Gazeteci’ye Milliyet’in yazı işleri müdürlüğünü teklif ettiği günün üzerinden birbuçuk yıl geçmeden; onu Milliyet’ten kopardılar...
***
Gerekçe çok ilginçti:
-“Ya Milliyet’te çalışacaksın... Ya TRT’de... İkisi birden olmaz...”
Ayrılırken on yıl çalıştığı Milliyet’te kimselere veda etmedi Genç Gazeteci...
Atina’nın ortasında birlikte kaldığı sevgilisi Marianna’ya; -“Eşyaların hazırlanmasına önayak olursan sevinirim... Atina’yı terk ediyoruz...” dedi Gazeteci...