43. ölüm yıldönümünde Picasso için birkaç satır...
.
Erkeğin kadınlarla ilgili fantasyalarını gerçekleştiren adam Pablo Picasso...
Egoist bir adam...
Karizmatik...
Kadınları seviyor...
Her kadında yeni bir ilham, her ilhamda yeni bir sanat eseri ve yeni bir tarz inşa ediyor...
***
Barcelona’daki müzesinde; “resmine ilham veren kadınlar ve onlardan esinlenerek yarattığı tarzlar” sergileniyor...
Surviving Picasso filminde Anthony Hopkins.
KADINLARLA GENÇLEŞEN; MONOTONLAŞAN İLİŞKİLERDE GADDARLAŞAN RESSAM... (2)
Kadınlarla yaşadığı aşklarla gençleşiyor...
Kadınlara kendini beğendirdikçe güzelleşiyor...
Güzelleştikçe yeni ve güzel resimler yapıyor...
Yeni tarzlar yaratıyor...
Kadınlar ona aşık oldukça, o resimlerinde daha fazla var oluyor...
***
Kadınlar onu sıktığında, hayatını biteviyeleştirdiğinde, ender görülecek bir gaddarlıkla onlardan kopuyor...
Merhametin yanından geçmiyor...
Yeni aşklara, genç kadınlara ve taze aşklara yelken açıyor...
***
Yeni kadınlara rotayı çevirdikçe, eskiler alabora oluyor...
Fırtına yaratıyor, sağanak olup yağıyor...
Onu alabora edip, devirmek için bütün kadınlıklarını kullanıyorlar...
***
Çocukları, yaşanmış yılları, verilen gençlikleri ve onu duygusal olarak etkileyebilecek deniyorlar...
Hiçbir erkeğin dayanamayacağı duygusal ağıtların ortasından bir taş gibi çıkıyor Picasso...
Kadının yarattığı psikolojik taarruzdan etkilenmiyor...
Ya da etkilenmiyor gözüküyor...
Resme sığınıyor...
Resme sığındıkça, kadınlara karşı gaddarlaşıyor...
***
Monotonluğun ve bıkkınlığın hakim olmaya başladığı yerden kaçıyor...
Yeni bir kadın tanıyıp; bıkkınlığa, yeknesaklığa, yorgunluğa ve yıpranmışlığa “elveda” diyor...
***
Ondaki gaddarlığın sırrını anlamaya çalışıyorum...
Resmine ve sanatına duyduğu narsist saygının; tezahürü olduğu sonucuna varıyorum...
Resmine kendisini verebilmesi için; kendisini iyi ve yaratıcı hissetmek istiyor...
***
İlham almayı arzuluyor... Duygusal açıdan beslenmek ihtiyacını duyuyor...
Duygusal beslenmenin ve ilhamın kaybolduğu yerde; resminin ve sanatının da kaybolacağını hissediyor...
Bu ona “ölüm”ü anımsatıyor...
Sanatçının ölümünü...
Ölmek istemiyor...
Her sanatçı gibi, sonsuzluğa kadar yaşamak istiyor...
Egoizm ve narsizm, aslında sanatı için duyduğu fedakarlıktan besleniyor..
AŞKLAR VE RESİMLERLE 91 YAŞINA KADAR SÜREN BİR HAYAT... (3)
100yıl öncesinin yaşam standartlarında gençliğinden, sanatından ve yaratıcılığından bir şey kaybetmeden, son gününe kadar yeni ve taze aşklar yaşayarak 91 yaşına kadar yaşıyor...
***
Surviving Picasso filmini Anthony Hopkins’in oyunculuğuyla izledikten sonra, Barcelona’ya gidiyorum...
Picasso’nun evindeki sergiyi izlemeye...
Saatler saatler boyu resimlerine bakıyorum...
Tutkuyla bağlı olduğu kadınlarla resimleri arasındaki bağlantıyı çözmeye çalışıyorum...
***
60 yaşını geçtiğinde, 20’li yaşlarını süren Francois Gilot’yla tanışmasının, dahi ressamın; resimlerine olan etkisini gözlemliyorum...
***
Francois Gilot; 60 yaşını geçen Picasso’ya; o yaştan sonra iki çocuk verip, bütün hayatını Picasso’ya adıyor...
20’li yaşlarındaki Francois bile Picasso’nun o yaşta, kadınlara olan tutkusunu, hastalıklı bağımlılığını yok edemiyor...
***
Başka kadınlara doğru yönelirken, eski kadınları için merhamet duymaktan nefret ediyor Picasso...
Eski kadınlarının hayatlarından bütünüyle çıkmıyor...
Onların bir yerinde kalmaya devam ediyor...
Ancak kendi yaşam ilhamının reçetesi, bu olaylardan etkilenmeden sürüyor...
Picasso “o zaman diliminde aşık olduğu kadınla” yaşamayı isteyebilecek kadar hayata karşı cüretkar davranıyor...
***
Bir erkek için; egoist, narsist ancak yine de çok zor bir duygusal karar yürüttüğü...
Bir erkeğin uzun zaman birlikte olduğu kadınla duygusal bağını koparabilmesi için, “o kadının ve annenin” dışında çok güçlü bir “kutsal amacının olması” gerekiyor...
Picasso; kutsal amacı resimle bulmuş gözüküyor...
Ona kişisel aidiyeti sadece resim sağlıyor...
***
Bir yandan da yeni aşklarla gençlik buluyor...
Bulduğu gençlikle, yeni sanat tarzları yaratıyor...
Her erkeğin bir miktar içinde varolan fantasyaların bütününü 91 yıllık hayatında gerçekleştiriyor Pablo Picasso...
ISLAK VE KAYGAN BİR SABUN GİBİ PİCASSO... (4)
İnsanlara karşı iyi mi?..
Hayır değil...
Kadınlara karşı çok özenli mi?..
Hayır değil...
O sadece resmine karşı iyi...
Resmine karşı iyi olmak için bulabildiği her şeyden besleniyor...
***
“İyi” olmayı, işine karşı iyi ve fedakar olmayla eşdeğer tutan bir anlayışın sembolü Picasso...
“Resmine karşı iyiyse; resim insanlara bir şey veriyorsa; insanlığa ve evrene karşı da iyi olunabileceğine” inananlardan...
“Sanatında iyi olanlar; insanlık için de iyi şeyler yapmış olurlar...” diyenlerden ve sadece bunu önemseyerek yaşayanlardan...
Bu denklemde kadınlar onun için ilham verici periler olmanın ötesine gidemiyorlar...
***
Kadınlar böyle bir erkeğe sahip olamadıkça; olabilmenin yöntemlerini arıyor ve erkeğin üstüne daha fazla düşüyorlar...
Onun çocuksu bencilliğini ve gaddarlığını bile es geçebiliyorlar...
Sabun gibi kadınların ellerinin arasından kayıp gidiyor Picasso...
Islak ve kaygan bir sabun gibi...