New York’ta güçlü açılış
.
Kutsal moda ayı geldi, çattı. Dünya çapında farklı şehirlerde gerçekleşen ve bir aydan uzun süreye yayılan moda haftaları New York ile başladı. Resmi takvimin dışında gerçekleşen ancak yine de New York Moda Haftası’nın açılışı sayılabilecek Tom Ford defilesi, bir süredir üzerinde kara bulutlar dolaşan moda haftasının güçlü bir açılış yapmasını sağladı. lkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunda seksapeli lüksle buluşturmaya devam eden usta tasarımcının fuşya ve turuncu gibi renklerle yarattığı hareket, farklı dekoltelerle buluşunca ortaya iddialı sonuçlar çıktı. Ustaca şekillendirilmiş ceketler, alıştığımız Tom Ford takım elbiselerinin kadınlara bahşedilmiş hali gibiydi. Işıltılı mini elbiseler, bol kesimli pantolonlarla kafa kafaya bir rekabet içindeydi. Gigi Hadid tarafından taşınan kol kısmı ışıltılı uçuk pembe elbise, koleksiyonun en çok fotoğraflanan tasarımlarından oldu. Resmi takvimin açılışıysa Calvin Klein tarafından yapıldı. Moda dünyasının efsaneleri arasındaki yerini çoktan hak eden Raf Simons, marka için hazırladığı yeni koleksiyonda pek çok yaratıcı zihne selam duruyor gibiydi. Renk blokları, kovboy çizmeleri, ponpon kızlar, grafik desenler ve daha bir çok referansı harmanlayan Calvin Klein İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu Raf Simons’un Amerikan rüyasının yeni bir yansımasıydı. Bu iki usta tasarımcının defileleriyle adeta yeniden nefes alan New York Moda Haftası
birkaç gün sonra bayrağı Londra’ya bırakacak. Bakalım New York’tan Londra’ya transfer olan, sonra yeniden New York’a taşınan, arada bir başka şehirlerde defileler sunan tasarımcılar ve markaların hareketli dünyasında New York’un güçlü açılışı, etkisini devam ettirebilecek mi?
Kesin yargılara varmak için fazla değişkene sahibiz; ancak yine de bildiğimi söyleyeyim, artık dergicilik sektöründe yeni bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Şimdi, sayfa sayısı giderek azalan, aylık yerine üç ayda ya da altı ayda bir basılarak karşımıza çıkmaya başlayan dergiler için yeni ufuklara doğru yelken açma vakti. Son olarak aldığım haber, sektörün en önemli dergilerinden NYLON’un artık basılmayacağı yönünde. Dergi ekibi, ürettikleri muazzam içeriği sadece dijital olarak sunma kararı almış. Bu nedenle basılı içerikleri yaratan ekiple yollar ayrılmış. Derginin senede bir kere, koleksiyonlara katılmak ve uzun yıllar saklanmak üzere basacağı özel bir sayısı olacakmış. Bu da sanırım bizim gibi kağıt kokusu sevenleri daha fazla üzmemek için planlanmış. Hayatımızın giderek hızlandığı, haberlerin ve koleksiyonların bir çırpıda tüketildiği şu günlerde NYLON’un dijital versiyonuyla da başarıyı yakalayacağı açık. Ancak durum sadece bir dergiden ibaret değil. Türkiye’de de pek çok dergi önce aylıktan sezonluğa, sonrasında da dijitale dönme telaşında. Parmak uçlarımızla takip ettiğimiz cümleler yerini parmağımızı kaydırarak okuduklarımıza bıraktıkça aksini düşünmek pek mümkün değil. Bu değişimin tek iyi yanı, sınırları aşan bir yaratıcılığı körüklemesi. Dergicilik ölse de ‘yeni dergiciliğin’ yaşaması için gerekli heyecan ve enerji, yine bu değişimde gizli.