Dijital dünyanın yıldızları
.
Moda dünyasının son beş yılına damgasını vuran dijital kanaat önderleri, etkilerinin giderek artmasının yanı sıra, artık çok daha farklı bir şekilde algılanıyorlar. Başlangıçta ‘çoluk çocuk’ olarak görülen, bir grup meraklı ve heyecanlı insanın günümüzde milyon liralar kazanabilmesi, hepimiz açısından ciddi bir ilerleme.
Sıra bu ilerlemeyi resmiyete dökmeye geldiğindeyse biraz çekingen davranan marka ve yayınlar, sonunda kabuklarından çıkmayı başardılar. Bence bu işin ilk adımını atan, Türkiye’nin öncü moda eğitimi kurumlarından İstanbul Moda Akademisi’nin ‘Dijital Yayıncılık, Blog ve Sosyal Medya Yönetimi’ programı oldu. Şimdiyse İtalya’dan benzeri eğitim programlarıyla ilgili haberler almaya başladık.
Dünyanın önde gelen moda yayıncılarından Condé Nast tarafından geliştirilen ‘Sosyal Akademi’ projesi, katılımcılarına dijital kanaat önderi olmayı öğrettiği iddiasıyla yola çıkıyor. Yaklaşık iki bin aday arasından seçilen yirmi kişilik özel grup, Condé Nast yayın grubu editörlerinin yanı sıra Bocconi Üniversitesi’nden akademik danışmanlar ve ünlü misafir eğitmenlerle dolu bir programa dahil edilmiş. Güzellik ve makyaj konularını odağına alan altı aylık bu proje kapsamında Lancome Paris ve Yves Saint Laurent ile iş birliğine gidilmiş.
Proje dahilinde katılımcılara sosyal medya kanallarını nasıl kullanacakları, fotoğraf ve videolarını nasıl düzenleyecekleri, içeriklerini nasıl geliştirecekleri ve bu içerikleri geniş kitlelere nasıl ulaştıracaklarıyla ilgili bilgiler verilecekmiş.
Ben bu ‘Sosyal Akademi’ fikrinin ileride diğer ülkelerde de hayata geçeceğini ve çok uzak olmayan bir gelecekte de üniversitelerin temel programlarına gireceğini düşünüyorum. Sıra bu sayede bu uğraşı gerçek bir meslek olarak algılamaya gelecek ve moda dünyasının mustarip olduğu bazı sorunların çözümü için gerçek bir adım atmış olacağız.
Füzyon sanatı
Eğer saatçiliğe azıcık da olsa ilginiz varsa, İsviçreli saat üreticilerinin bu alanda ne kadar öne çıktığından haberdarsınızdır. Ancak her saat üreticisi, zamana meydan okuyup geleceğe yönelik güçlü planlar yapamayabilir. Kimi markalar, daha kendi kadranlarındaki süre dolmadan saatçilik sahnesinden silinir. Kimi markalarsa nesillerce sürecek bir macerayı adım adım işleyip güçlenir.
1980 yılında temelleri atılsa da geleceği pek çok markadan farklı şekilde hayal edebilen Hublot, işte bu giderek güçlenen markalardan. Yenilikçi malzemeler kullanmaktan çekinmeyen, farklı iş birlikleriyle adını duyurmaya devam eden İsviçreli markanın Türkiye’deki son ses getiren işiyse geçtiğimiz gece gerçekleşen ‘Füzyon Sanatı’ daveti oldu.
Birbirinden iddialı Hublot modellerinin sergilendiği ve davetlilerin şıklık yarışına girdiği özel gecede ünlü oyuncu Kerem Bürsin ‘marka dostu’ olarak tanıtıldı. Kerem zaten bir süredir markayla flört halindeydi. Bu özel davetle birlikte iş resmiyete döküldü diyebilirim. Markanın yakın dönemdeki projelerinde kendisinin de hem heyecanı hem yaratıcılığıyla büyük katkısı olacağından eminim.
Bakalım genç kızların kalplerini eriten Kerem Bürsin, Hublot ile tamamladığı stiliyle şık ve karizmatik erkeklerin ilham kaynağı olabilecek mi?