Bir yatırım aracı olarak çantalar
.
Sex and the City dizisinde bir sahne vardır ki, moda ve ekonomi ilişkisine en sivri zekalı yorumlardan birisini katmıştır. Kahramanımız Carrie Bradshaw’ın dudaklarından şu cümle dökülür: “Paramı görebileceğim bir yerde saklamayı seviyorum; gardırobumda asılı olarak.” Kadınların pek çok kıyafet ve aksesuarı satın alırken bir yatırımcı hassasiyetiyle yaklaşmasından yola çıkan bu cümle, lüks pazarın dengelerinin değişmesiyle yeniden anlam kazanmaya başlıyor.
Bryanboy gibi etrafa para saçan ve bunu paylaşmaktan gurur duyan internet ünlülerinin ‘mantıklı’ bir fiyata tasarımcı çanta alamadıklarını dile getirmeye başlamaları ve ikinci el lüks ürün pazarının giderek genişlemesi, bu alandaki yatırımcıları yeni araçlar geliştirmeye yönlendiriyor. Pek çok web sitesi ikinci el lüks ürünlerin satışıyla ilgilenirken bunlardan bir tanesi, Vestiaire, işi bir adım ileri götürmüş ve kullanıcıların çok ilgisini çekecek bir uygulama geliştirmiş. Web sitesi üzerinden veya mobil olarak kullanılabilen uygulama sayesinde elinizdeki çanta veya ayakkabının ikinci el satış fiyatını kolayca hesaplayabiliyorsunuz. Şimdilik Dior, Hermes, Chanel ve Louis Vuitton gibi 12 lüks marka için hazırlanan bu uygulamaya elinizdeki ürünün yapım yılı, kullanım süresi, malzeme bilgisi gibi verileri girmeniz yeterli. Vestiaire sadece bununla yetinmemiş, elindeki lüks ürünleri satmak isteyen moda severlere de birkaç ipucu sıralamış. Örneğin bir ürünü sezonu geçmeden satmak çok daha fazla kar getiriyormuş. Çantalarsa kıyafetlere oranla çok daha iyi bir yatırım aracıymış.
Küba yeniden
Geçtiğimiz Mayıs ayında Küba’da bir defile düzenleyerek dikkatleri üzerine çeken CHANEL, bu defilede sunduğu ‘Cruise 2016/2017’ koleksiyonun reklam kampanyasını da Küba’da gerçekleştirilen bir çekimle taçlandırdı.
Modellerin üzerlerindeki binlerce dolarlık tasarımların, Küba gibi devlet kontrolünde planlı bir ekonomiye sahip bir ülkede sunulması da fotoğraflanması da bir hayli ironik. Ancak Karl Lagerfeld bu ironiyi yüksek moda anlayışıyla harmanlayıp kadrajına rengarenk Havana sokaklarını da dahil ederek yoluna devam edeceğe benziyor.
Sektör nereye gidiyor?
Her ne kadar dergilerimizin kapaklarında dönemin en popüler isimlerini görüyor, birbiri ardına ışıltılı etkinlikler düzenliyor, alışveriş şenlikleriyle moda sektörünü desteklemeye çalışıyor olsak da bazı söylentiler kapalı kapılar arkasında kalmak yerine gerçeğe dönüşüyor. Nişantaşı’nda Versace dahil birkaç lüks butiğin kapanması, Ralph Lauren’in Türkiye’den çekileceği söylentileri ve C&A markasının duygusal bir veda mesajıyla mağazalarını boşaltması gibi gelişmeler sektörün geleceğini görmemizi engelliyor. İşin sadece mağazacılık kısmı değil, yayıncılık kısmı da kan ağlıyor. Geçtiğimiz yıl büyük umutlarla yayın hayatına başlayan bir moda dergisi bu yıl sadece dijital yayın yapacağını duyururken perde arkasında bütün operasyonun sona erdiği dillendiriliyor. Durum, uzun yıllardır sektörde olan diğer yayınlar için de maalesef çok farklı görünmüyor. Zaman ne gösterir bilemesem de sektörün bir an önce toparlanması en büyük dileğim. Sonuçta bu gemi, hep birlikte keyifli işler üretebildikçe seyrine devam edebiliyor.