Bir ikonun tarihine tanıklık
.
Kadın stiline güçlü bir dokunuş yapan mantolar, her sezonun olmazsa olmazları arasındadır. Kesimi, kumaşı, rengi derken neredeyse sınırsız seçeneğe sahip olan bu ‘her devrin gözdesi’ parça, çoğu zaman bir kombinin yıldızı olmayı başarır. Şimdi, bu yıldıza hakkını vermenin tam zamanı.
Max Mara, Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlediği COATS! adlı sergiyle mantolara saygı duruşu niteliğinde bir iş ortaya koyuyor. Markanın ikonik parçaları arasında yer alan farklı mantolardan yola çıkarak son 60 yıldaki tasarım, teknik ve kültürel referansları sunan sergi, uzun süren hazırlık aşamasından sonra geçtiğimiz hafta başında moda severlerin karşısına çıktı.
1950’lerde ‘kadınların kolayca giyebileceği’ bir dış giyim ürününün hayal edilmesiyle ortaya çıkan mantoların yolculuğu, girişimci ve iş adamı Achille Maramotti’nin stüdyosunda başlıyor. 1960’larda İtalyan Max Mara’nın Londra ve Paris gibi diğer moda başkentlerinden ilham almasıyla daha ‘pop’ bir havaya bürünen mantolar, dönemin yeni trendlerini en iyi şekilde yansıtabileceğini gösteriyor.
Tarihler 1970’leri gösterdiğinde renklerin başrolde olduğu yeni deneyimlere yelken açılırken 1980’lerde markanın ikon haline gelecek ‘Icon Coat’ adlı modeli ortaya çıkıyor. Aslında bu dönem tam da İtalyan tasarımı ve işçiliğinin dikkat çekmeye başladığı yıllara denk geliyor. Anne Marie Beretta tarafından çizilen 101801 adlı model, Max Mara’nın bugünkü kimliğinin yapı taşlarını oluşturuyor. Hani bugün hepimizin hayran olduğu o sütlü kahve rengi manto var ya, hah, işte o, bu yıllarda doğuyor.
Serginin 1990’lara ayrılan bölümü, mantoların hikayesini en iyi şekilde yansıtan görsel dünyaya atıfta bulunurken 2000’lerde markanın kendi kadınını yarattığının altı çiziliyor. 2010’lardaysa defileler, moda haftaları derken hayatımızın bir podyuma dönüştüğü vurgulanıyor.
Eğer siz de yatırım olarak nitelendirilebilecek kadar başarı göstermiş mantoların hikayesini keşfetmek isterseniz, Max Mara web sitesindeki COATS! bölümüne göz atabilirsiniz. Tabii yolunuz yakınlarda Seul’e düşmeyecekse.
Çok beğenildi, devamı geliyor
İngiliz tasarımcı J.W. Anderson ile Japon moda markası UNIQLO, geçtiğimiz aylarda çok konuşulan bir iş birliğine imza atmışlardı. Benim de birkaç parçasını gardırobuma eklediğim bu koleksiyon, sıra dışı estetiğiyle alıştığımız marka ve tasarımcı iş birliklerinin dışında bir yere oturmuştu.
Satışa çıkar çıkmaz tükenen tasarımlar ve moda yayınlarında yer alan çok sayıdaki yansımayla başarısını kanıtlayan J.W. Anderson X UNIQLO iş birliği, önümüzdeki bahar sezonunda yeni bir koleksiyonla karşımızda olacakmış. Şimdilik tasarımların nasıl olacağı ya da koleksiyonun ne zaman satışa sunulacağıyla ilgili herhangi bir bilgi yok. Tek bildiğimiz, birkaç ay sonra moda dünyasını yeni bir heyecan dalgasının saracağı. Bakalım dahi İngiliz tasarımcının fonksiyonel Japon estetiğiyle buluşması bize yeni ve farklı şeyler sunmayı başaracak mı?