Yeniden ‘başkanlık’ tartışması!
.
Seçim öncesi bir kez daha, yoğun olarak başkanlık sistemi söylemlerine döndük.
Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek “Türkiye’nin koalisyon sicilinin bozuk olduğunu, koalisyonla yönetimde başarısız olduğumuzu” söyleyerek çözüm için “başkanlık sistemi”nin uygun olduğunu vurguladı. (Milliyet, 21 Ekim röportajı)
Çiçek, istikrarlı dönemin tekrar başlamasının oksijen kadar ihtiyaç haline geldiğini, başkanlık sistemi olursa koalisyon derdinin biteceğini, seçimden sonra herkesin kendi işine bakacağını anlatıyor. Başkanlık konusunda aynı sıralarda iki büyük muhalefet partisinden de açıklamalar var.
Çözüm Süreci ve Oslo
Çiçek röportajı yayımlanmadan bir gün önce MHP Genel Başkan Yardımcısı Zuhal Topçu, yaptığı televizyon konuşmasında “HDP’nin başkanlık sistemine razı olması halinde çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılacağını” iddia etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Oslo belgelerini gördüm” açıklaması üzerine AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik “Açıklayamazsa istifa etmesi” için çağrı yaptı. CHP Parti Sözcüsü Haluk Koç’un verdiği cevapta yine “başkanlık” vardı.
Koç; Oslo mutabakatı konusunda “ellerindeki metni” Eylül 2012’de basın toplantısı ile açıkladığını ve AKP’den itiraz gelmediğini, masada hakem ülke olarak İngiltere, PKK temsilcisi ve devlet görevlilerinin bulunduğunu, bir tarafta “başkanlık sistemi isteği” diğer tarafta “PKK’nın bir dizi talebinin kabul edilmesi” olduğunu söyledi.
Bu metin gerçekten de o tarihte açıklanmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptığı konuşmalarda “İmralı ve Oslo’ya MİT Müsteşarı’nı kendisinin gönderdiğini” belirtmişti.
Terör bitecekse…
Sonuç “terörün siyasi ve meşru yollarla bitirilmesi” olacaksa bazı Batı ülkelerinde olduğu gibi devlet terör örgütleriyle de görüşebilir. Bunun tek bir şartı vardır; örgütün masaya oturmadan önce silahı bırakmış olması…
Buradaki hata; hakem devlet olan İngiltere’nin kendisi IRA ile masaya oturmadan önce bu şartı sağlamış olmasına rağmen aynı şeyi PKK’nın yapması gerektiğini söylememesi, Türkiye’nin de bunu baştan şart koşmamasıydı.
Bu ihmal nedeniyle çözüm süreci PKK’nın “terör tehditleri” gölgesinde yürüdü.
Daha sonra o süreçte örgüte tolerans gösterildiği, ve böylece o zaman diliminde büyümesine fırsat verildiği Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildi. Çözüm sürecinin şeffaf yürümemesi ve aniden vazgeçilmesi de seçim sonrasından bugüne kadar yaşanan yoğun terör olaylarında etkili olmuştur.
Partiler arasındaki bu tartışmaların ne yazık ki terörü durdurma konusunda hiçbir yararı olmuyor. Bir değil, birçok terör örgütünün alçak saldırılarında şehitler vermeye devam ediyoruz.
Yaşadıklarımız, kendi ülkemizdeki terör sorununu “Esad’ın gidip gitmemesi” gibi bir başka ülke sorunundan önce düşünmeyi ve tüm mesaimizi buna vermeyi gerektirmektedir.
Cemil Çiçek’in “istikrarlı dönemin yeniden başlaması için başkanlık sistemi” önerisi, bu sıkıntılarımızın “bir koalisyon hükümeti” döneminde ortaya çıkmadığını hatırlatıyor.
Seçim sonrası koalisyon da çıksa yapılması gereken “en kısa zamanda istikrarlı bir hükümetin kurulması, sorunların şeffaf ve demokratik şekilde çözülmesi”dir!