Yargı, istifa ve kumpas!
.
Öncelikle İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın beklenmedik istifasına değinelim.
Efkan Ala başarılı bir İçişleri Bakanlığı dönemi geçirmedi.
O süreçte çok sayıda terör eyleminde, bombalı saldırılarda asker-sivil birçok vatandaşımızı kaybettik.
Darbe girişimi dahil olmak üzere her büyük olayda “istihbarat ve önlem eksikliği”nden söz edildi.
Bunları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet üyeleri de sık sık dillendirdi.
Halkın can ve mal güvenliğinin “her şart altında” sağlanamadığı bir ülkede önce İçişleri Bakanlığı, valiler ve genelde Hükümet sorumlu tutulur.
Türkiye’de istifa mekanizmasının “başımıza gelen her şeyden sonra” hala çalıştırılmaması, hatası görülenlerin istifasının istenmemesi, hesap vermek üzere yargı karşısına çıkarılmamaları” benzer yanlışların devamına sebep oldu.
Fetö ihbarı, darbe girişimi
İki örnek verelim:
Birincisi FETÖ’nün kumpaslarına hedef olarak cezaevinde yıllarını kaybeden, sağlığı ağır şekilde bozulan, aileleri yıllarca sıkıntı yaşayan, onurlarıyla oynanan generaller, amiraller, subaylar…
Bu askerlerin yaşadıkları ve anlattıkları; Öncelikle Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in ve hatta mevcut Başkan Hulusi Akar’ın sorgulanmasını gerektirir.
Necdet Özel “kendisine açıkça FETÖ üyesi askerlerin isimleri bildirilmesine rağmen” onların terfisini sağlarken, ihbarları yapan general ve amiraller için suç duyurusu yapılmış ve cezalandırılmışlar.
Hulusi Akar da “hakkında kendisine ihbar yapılan bazı isimler”in terfisini sağlamış.
Özel’in darbe girişimi sonrasında, yaptığı hataları itiraf ederek “Halk hepimizi affetsin” demesi bu hataların ülkeye ve masum insanlara verdiği zararı yok edecek mi?
Ya kumpas ve muhtıra?
Genelkurmay bu hatayı yaptıysa Hükümet’in görmesi gerekmez miydi?
Balyoz ve Ergenekon davaları “FETÖ kumpası” ise “Bu iddialar doğruymuş gibi” imalı konuşmalar yaparak yargıyı etkileyen Hilmi Özkök, Aytaç Yalman ve siyasiler, TV’lerde “FETÖ’yü ve kumpasını destekleyen isimler” neden soruşturulmuyor?
Genelkurmay Eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın “Tek başıma yazdım” dediği ve bugün hala “muhtıra olarak söz edilen” 27 Nisan olayı neden soruşturmaya dahil değil?
15 Temmuz gecesinin detayları nelerdir, siyasi uzantıları kimlerdir?
MİT istihbaratı zamanında verdiği halde neden önlem alınmamıştır, alınsa o geceki ölümler önlenemez miydi?
Bu soruların cevapları net ve dürüst şekilde ortaya çıkarılmadıkça hukuk hakkıyla uygulanmıyor demektir.
Yargı bağımsızlığı
Son olarak, daha önce Yargıtay salonunda yapılan “Adli Yıl Açılış Töreni”nin bu yıl Beştepe’de yapılması haklı eleştirilere neden olmuştur.
15 Temmuz bize “yargıya, orduya, emniyete, camiye” siyasetin girmesinin, bu kurumları birbiriyle iç içe geçirmenin ve “güçler ayrılığını yok etmenin” ne kadar yanlış olduğunu kötü bir tecrübeyle gösterdi.
“Milletin mekanı” da dense, yargının Adli Yıl Açılışlı’nda siyasi konulara değinilmesi, açılışın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılması, , yargıyı etkileyecek ifadeler kullanılması demokrasi ve hukuk açısından doğru değildir.
Bunlara dikkat etmek gerekiyor.