Yargı, eğitim ve seçim sistemi!
.
2017’de “Eğitimde tarikatların etkisini” araştıran Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı (Sözcü’ye) bir yıl süren araştırmanın sonunda “1 milyon öğrencinin tarikatların elinde” olduğu sonucunun çıktığını açıklamış. Ailelerin “yoksulluk ve sahipsizlikten çocuklarını tarikatlara teslim ettiğini” açıklamış.
Türkiye, tarikat ve cemaatlerin sahiplendiği, askeri okullara ve diğerlerine “sınav soruları ellerine verilerek” girmesi sağlanan öğrencilerin sonra bir gün devlet için nasıl bir büyük sorun yarattıklarını 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde yaşadı.
Devletin sorumluluğu
Bugün hala, bunlar yaşanmamış gibi ailelerin “yoksulluk ve sahipsizlikten” çocuklarını tarikat ve cemaatlere teslim ediyor olması, 1 milyon çocuğun tarikatların elinde olması Milli Eğitim Bakanlığı’nın, devletin sorumluluğu değil midir?
Türkiye ekonomisinde cari açığın giderek arttığı, Ocak 2018’de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 163 artışla 7.1 milyar dolara ulaştığı, bu nedenle dolar ve avroda sert yükseliş olduğu uzmanlar tarafından açıklanmıştı.
Mülteciler için yapılan ve geçen yıl 30 milyar dolar olarak açıklanan harcamalar şu anda çok daha yüksek rakamlara ulaşmış olmalı. Diğer tarafta öğrenciler “kendileri sıkıntıda iken sığınmacı olarak gelen kişilere, öğrencilere her türlü imkanın sağlanmasına” tepki gösteriyorlar.
İhya hareketi
Şu anda hala sınırın iki tarafında kalıcı konutlara yapılan harcamaların yanında öğrencilere parasız eğitim, mültecilere maaş ve bedava sağlık hizmetleri, Suriye’de teröristlerden temizlenen bölgelere yine Türkiye’nin tek başına “ihya hareketi” başlatmayı vaat etmesi gibi büyük miktarlar oluşturan harcamalar devam ediyor. Bunlar yapılırken kendi ailelerimizin “yoksulluk ve sahipsizlik” nedeniyle tarikat eğitimine-yurtlarına mecbur olması üzücü ve ilerde ülkede yeni sorunlara yol açacak değil midir?
Batı ülkelerinin de mültecilerin göçüne ve sıkıntılarına ortak olması için AB ile, ABD ile, Birleşmiş Milletler ile bu konuda acil görüşme yapılması gerekmez mi?
Yasama ve yargı
Meclis’te “hiçbir muhalefet partisi bulunmadan” gelecek seçimler için Genel Kurul’dan geçirilen seçim yasası, 16 Nisan referandumundaki “son dakika YSK kararı”nın da etkisindeki vatandaşlarda gelecek seçimlerin güvensiz olacağına dair endişeyi yükseltmiştir, bunu konuştuğunuz her vatandaşın ifadelerinde görmek mümkün.
Cumhuriyet gazetesi yazarlarının büyük bölümü tahliye edildi. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu’nun tahliyesinde Mahkeme Başkanı’nın esprilerini duyduk.
Birkaç gün sonra dün, savcının Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve diğer tahliye edilenlerin de aralarında bulunduğu 13 gazeteci için 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep ettiği açıklandı.
Yerel mahkemelerin AYM kararlarına bile uymadığı böyle bir dönemde Türk yargısındaki bu “yap-boz”, “bırak-tekrar tutukla” dalgalanmaları yargıya olan güveni de sarsmaktadır.
Türkiye, eğitimden hukuka ciddi bir reform ve “güven” ihtiyacı içindedir.