Tutukluluk ve geri kabul anlaşması!
.
AB’nin kendi topraklarında bulunan göçmenleri Türkiye’ye gönderme baskısı “hangi anlaşılabilir nedenle” kabul edildi bunu bilmiyoruz. Ama…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son konuşmasında yaptığı “Bizim gidecek başka vatanımız yok” vurgusu çok doğrudur.
Gidecek başka bir vatanımız yok, bu nedenle kendi vatanımızı “AB ülkelerinin yaptığı gibi korumak, Türkiye’ye dönmek istemeyen, bunun için sert protestolar yapan, bu ülkelerin söylediği; araya karışan radikallerin kontrol edilemeyeceği göçmen yığınlarını Türkiye’ye doldurmamak” büyük önem taşıyor.
Uzun süre büyükelçilik yapmış olan Onur Öymen “Yunan adalarından gelen ilk sığınmacı kafilesinde Afganistan-Pakistan gibi ülkelerden göç edenlerin de olduğunu…
Mülteci sayısı azalmıyor
Geri kabul karşılığında Türkiye’den aynı sayıda göçmenin AB’ye gönderileceğini, oysa 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Ortak Deklarasyonunda “sadece Suriyeli sığınmacılar için” alınan sayıda göçmenin AB’ye gönderileceğinin kaydedildiğini…
Bu durumda AB’nin diğer milletlerden olanlar konusunda bir yükümlülük almadığını anlatıyor.
Avrupa toplam 72 bini aşmayan sayıda mülteciyi, bunun da eğer kendilerini kabul edecek ülke bulunursa alabileceğini söylüyor. Yaptığı uyarılarda “Türkiye’ye hala yüz binlerce sığınmacı gönderilecek, bunun karşılığında “vaad edilen vize muafiyeti konusunda hiçbir garanti verilmemiş”…
Türkiye AB’nin şart koştuğu bütün koşulları yerine getirse de AB bu konuda sadece “AB Parlamentosu ve Konseyi’ne öneride bulunacak”.
Suriye’de “güvenli bölge” konusunda da hiçbir somut ifade yok.
Teröre karşı destek
Türkiye’nin talep ettiği “5 müzakere başlığı” yerine şimdilik yalnızca 1 başlığın açılması öngörülüyor.
Terörle mücadele konusunda AB ülkeleri “şimdiye kadar verdikleri desteğin devam edeceği” dışında bir şey söylememiş.
Şimdiye kadar açıktan açığa PKK’nın Suriye kolu olan ve Türkiye’de de PKK ile terör yapmak için sınırlardan geçen PYD’ye sınırsız silah desteği verdiler, yanında yer aldılar. Bütün bunlar ortadayken “geri dönüş” anlaşmasını nasıl “Türkiye lehine” bir anlaşma sayacağız? Halk bu soruları kendi arasında devamlı olarak sormakta, tartışmaktadır.
Ayrıca terörün, betonlaşmanın artması, yeşilin yok edilmesi, trafiğe çıkacak araç sayısının sığınmacı sayısı ve onların nüfus artışıyla hızla artacak olmasının zararları da göz önüne alınmalıdır.
Dünya eleştiriyor!
ABD’deki Nükleer Zirve sırasında dünya medyası Türkiye’de “yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü, halkın gösteri hakkı” gibi konuları sık şekilde sordu, eleştiriler yöneltti. Biz ne cevap verirsek verelim “tutuklu yargılanma veya gösterilerin şiddetle bastırılması” gibi konular dünya gözünde meşrutiyet kazanmıyor.
Dün “İzlanda Başbakanı’nın adı Panama Belgeleri’nde geçtiği için” binlerce kişi İzlanda da sokaklara döküldü, Başbakan’ın istifasını istedi. Hiçbir vatandaşa devlet güçlerinin şiddet gösterdiği görülmedi.
Türkiye demokrasinin şartı olarak, siyasi tepkileri sabırla karşılayacak olgunluğa mutlaka gelmelidir!