Tutuklamalar ve karışan gündem!
.
Aylardır 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden söz ediliyor, her gün TV konuşmaları, haberleri bu olay etrafında dönüyordu.
Tam Genelkurmay eski başkanlarının Meclis Darbe Araştırma Komisyonu’na “FETÖ’cülerin güçlendiği yılları, yaptıkları ve dinlenmeyen uyarıları” anlattıkları süreçte ki bu süreç son derece önemlidir, Cumhuriyet gazetesi göz altıları geldi.
Örneğin; Emniyet eski Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar’ın “FETÖ’cülerin listesini Genelkurmay’a verdim, buna rağmen hepsi terfi etti. Bakanları uyardım ama dikkate alınmadı. FETÖ’cü il emniyet müdürü sayısı benim dönemimde 65’ten 74’e çıktı. Kararı siyasi idare verdi” açıklaması üzerinde durulmayacak gibi değil.
“Geçmesi için” açıklanmalı
İlker Başbuğ ve Işık Koşaner’in açıklamaları üzerinde durulmayacak gibi değil. Bu arada Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel; “Geçmiş olayları konuşmayı sevmem” diyor ama bu olaylar geçmedi, 2000’li yılların başından bu yana ordu ve tüm kurumlardaki değişim Türkiye’yi bugüne getirmiştir.
Eğer kendi dönemi TSK’ya en fazla FETÖ’cü subayın yerleştiği dönem ise ve kısa süre önce “Zamanında anlayamadık, millet bizi affetsin” gibi sözler söylemiş ise her şey tüm detaylarıyla aydınlanmalıdır.
Sonrasında devlet kurumlarından on binlerce kişinin görevden alınıp tutuklandığı, 240 kişinin şehit olduğu, o karmaşada masum erlerin öldürüldüğü bir darbe girişimi sürecine getiren olaylar, daha önce Balyoz-Ergenekon süreci “geçmiş” sayılamaz.
Artık kamuoyu “15 Temmuz’un yaşanmasına neden olan süreçte tüm sorumluların kendi özeleştirisini yapması, hatasını kabul etmesi lazım” noktasına gelmiştir.
O zaman Emniyet, TSK (Hulusi Akar dahil), Yargı, Diyanet, hiç sözü edilmeyen siyasi uzantılar, herkes detayları açıklamalı, Türkiye daha yıllarca bu darbe söylemleriyle yaşamaktan kurtulmalıdır.
Cumhuriyet, HDP ve Meclis
Suriye ve Irak’ta kendimizi büyük bir savaşın içinde bulma riskimiz sürerken içerde Cumhuriyet gazetesinden 9 gazeteci “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunma” suçlamasıyla tutuklandı.
“Basın ve düşünce özgürlüğü” sınırları içine giren yayınlardan dolayı gazetecilerin, hatta bir karikatüristin bile tutuklanması Türkiye’yi “muasır medeniyetler”den, Batı dünyasından tamamen koparacak bir adım oldu. Eğer bu tutuklamalara “yargı öyle uygun gördü” denecekse o zaman yargı her vatandaşı benzer bir suçlamayla tutuklayabilir algısı ortaya çıkar.
Diğer tarafta HDP’lilerin tutuklanması için gösterilen “ifade vermeye gitmedikleri” gerekçesi de tartışmalıdır.
Terör örgütüne verdikleri destek bilinmekle birlikte “mahkumiyet kararları kesinleşinceye kadar” tutuklanmadan ifadelerinin alınması gerek Güneydoğu’da bu nedenle artacak terör, gerekse dünyaya karşı haksız duruma düşmemek açısından önemliydi. Nitekim eski Adalet Bakanı ve AKP Milletvekili Mehmet Ali Şahin aynı noktayı vurgulamış, aynı zamanda “değişecek Meclis aritmetiği” açısından sorunu dile getirmiştir.
Uyarılara kulak tıkanmamalıdır.