Terör eşliğinde seçim!
.
PKK ve diğer terör örgütlerinin Türkiye’deki eylemlerinin seçimden hemen sonra başlamasının nedenlerini araştırmak önceliklerimizden biri olmalıdır. Zira IŞİD’in Suruç katliamı da, ondan hemen sonra ortaya çıkan ve arkası kesilmeyen PKK saldırıları da, arada bir eylem yapıp kaybolan DHKP-C de şüphe yaratan bir paralellik gösteriyor.
Çözüm süreci denilen ve muhalefet partilerinin “içeriğini biz bile bilmiyoruz ama Kandil ve Öcalan biliyor” dediği süreçte PKK tarafından depolanan silahlarla saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden insanlarımızın yanında ülke her konuda yokuş aşağı inişe geçmiş durumda.
Belirsizlik tehlikesi
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi her ne kadar “Türkiye güçlü ülke, kriz gelmez. Ben söylüyorum” dese de ekonomi göstergeleri onu doğrulamıyor. Uluslar arası kredi değerlendirme kuruluşu Standart & Poors “Erken seçim çağrısının Türkiye’de yıl sonuna kadar siyasi belirsizliği yüksek tutacağını, yılbaşından bu yana TL’nin Dolar karşısında yüzde 25’ten fazla değer kaybettiğini, bunun da yatırımcıları kaçıracağını” açıkladı.
Financial Times “Şiddet ve siyasi belirsizlik”ten, “erken seçim çağrısı ardından TL’nin dip seviyeleri gördüğünden” söz etti. Durumumuzun parlak görünmediği ve belirsizlik sürerse daha da kötüye gideceği uyarılarını dikkate almak için geç kalıyoruz.
Cenaze tepkileri
Cuma günü daha Siirt’te kaybettiğimiz 8 askerimizin üzüntüsü içindeyken Van ve Şırnak’ta yapılan PKK saldırılarında 5 asker yaralandı, 1 yüzbaşı şehit oldu..
Bu tablo ve şehit cenazelerinde AKP’li bakan ve milletvekillerine şehit yakınlarının gösterdiği “sorumlu tutan” tepkiler Hükümet tarafından doğru değerlendirilmelidir. Tepki olaylarında medyayı sorumlu tutmak veya sağduyu eksikliğinden söz etmek yerine “nerede hata yapıldı, nerede hata yapılmakta” sorularını sormak ve mevcut ortamda erken seçime gitmenin getireceği ilave zaman kaybını ve belirsizlik sürecini düşünmek gerekir.
Demirtaş ve Öcalan!
Barış sürecine başta yapılan itirazlar “devletin, silah bırakmamış terör örgütüyle görüşme başlatması ve şeffaf olmayan süreç” içindi. O süreçte PKK’ya gösterilen aşırı güven ve hoşgörünün sonuçlarına duyulan endişeydi.
Bu endişelerin haksız olmadığı ortaya çıkmıştır. Demirtaş’ın ise daha önce “Bize söylense PKK eylemlerini durdurabilirdik” derken şimdi terör eşliğinde hala “barış ve kardeşlik”ten söz etmesi, “silahın mazereti yoktur” sözünün yanında, masum gençleri arkadan vuran terör örgütü militanlarına; sanki PKK’ya ait bir ülke işgal edilmiş de işgal güçlerine karşılık veriyorlarmış gibi “gerilla” demesi kendisiyle düştüğü çelişkileri gösteriyor.
Bu arada Öcalan’ın “Çözüm sürecinin kesintiye uğramasına sebep olan gelişmelerden HDP’yi de sorumlu tuttuğu, HDP ve PKK’yı eleştirdiği” haberi çıktı dün. Hiç de inandırıcı olmayan bir haber bu.
Yani insanların “Öcalan, Kandil ve HDP’nin birbirleriyle bağımsız hareket ettikleri”ne mi inanması gerekiyor? “Çözüm sürecini kesintiye uğrattı” dediği gelişmeler onlarca kanlı saldırı ve şehittir.
Bunu düşünüyorsa “silahlar derhal bırakılsın” talimatını çoktan verebilirdi.
Terörün bumerang gibi olduğunu herkes bilmek zorundadır!
Toplum tüm çelişkilerin farkındadır, kimse bunu unutmasın.