Suriye’yle barışmak!
.
Türkiye’nin Güneydoğu sınırı tehlikeli terör örgütlerinin çoğunlukta olduğu güçler tarafından paylaşılınca tehlike çanları çalmaya başladı.
Aslında bu çanlar çok daha önceden, Suriye iç savaşı başladığında çalmış, yurt içinden ve dışından deneyimli tarihçiler, siyaset bilimciler hükümeti “Türkiye bu iç savaşa karışırsa felaket olur” diye uyarmışlardı.
Bu uyarılar dinlenmedi, şimdi ise savaşın kendi sınırlarımızdan içeri sıçraması ve en önemli sınır kapılarının IŞİD’in eline geçmesi tehlikesini nasıl önleyeceğimizi düşünüyoruz.
Sahte savaş mı?
Sınırdan ve sınır ötesinden gelen bazı haberler, mesajlar “IŞİD ve YPG-PYD arasında sürdüğü söylenen savaşın sahte bir savaş olduğunu, IŞİD’in ABD tarafından yönlendirildiğini, işgal ettiği bazı yerleri YPG’ye bıraktığını” anlatıyor.
PYD ve IŞİD arasında sıkıştırılan Türkmenlerin o bölgeden temizleneceği ve IŞİD operasyonu bittiğinde Türkiye’nin Güneydoğu sınırının büyük kısmında Batı Kürdistan’ın yer alacağı bildiriliyor.
Rusya’ya giden Suriye Dışişleri Bakanı Muallim’in orada yaptığı konuşmalar ve Türkmen komutanların açıklamaları bu bilgileri doğrulamaktadır.
Muallim “IŞİD’in en büyük sponsorunun ABD olduğunu, şu anda 2 binden fazla IŞİD militanının ABD tarafından son model silahlarla donatılmış halde Suriye’nin Güney bölgesine aktarıldığını ve ABD’nin bunu gizlemeye bile ihtiyaç duymadığını” söyledi.
Aklın yolu bir!
Dünyada ve Ortadoğu’da barış istiyor görünen ve Afganistan’da Taliban’ı güçlendirerek El Kaide’yi dünyanın başına saran, 11 Eylül saldırısı gibi bir felaketi yaşamış olan ABD’nin böyle bir çılgınlığa kalkışması aklın kolay kabul edeceği bir durum değildir.
Bununla birlikte Ortadoğu’ya İsrail’in yararına olacak bir şekil verme projesi bilindiği için hiçbir ihtimal de göz ardı edilemez.
Dün Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, Sözcü’deki röportajda “Emir verildiğinde asker Suriye’ye girer ama bir daha kolay çıkamaz” diyor, “Esad’la anlaşmayı” öneriyordu.
Aynı gün Rusya Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Usakov “IŞİD karşıtı koalisyon güçleri daha etkili olabilmek için Şam Hükümeti’yle anlaşmalıdır” dedi. Yine aynı gün, 43 yıllık deneyime sahip diplomatımız Ümit Pamir “Esad’a bir heyet gönderilmesi”ni önerdi (Hürriyet)…
Kördüğüm…
Milliyet’in manşet haberi de Güneydoğu sınır ötesi oyunlarını doğrular nitelikteydi.. Kobani’de “kendisine Arap süsü veren ve yüklerinin arasına silah saklayan Arap komşuları” tarafından göğsünden 2 kurşunla vurulmasına rağmen Türkiye’ye kaçmayı başaran Adnan Kemal “YPG üniformaları giymişlerdi, gönderdiğimiz arkadaşımızı da öldürdüler” diyor.
Kabul etsek de etmesek de gelişmeler sınırımızın ötesinin hatta Güney Suriye’nin “kimin eli kimin cebinde” belli olmayan bir Ortadoğu bataklığı haline geldiğini gösteriyor.
Artık gizli ajandalar ve kişisel inatlaşmalara yer yoktur, dış politikada deneyimli isimlere kulak verilmelidir!