Suriye şehitleri ve yeni anayasa!
.
Suriye’de TSK’nın Esad muhalifi ÖSO ile yürüttüğü Fırat Kalkanı harekatında El Bab’da Çarşamba günü 14 olan şehit sayısı dün 16’ya yükseldi.
18’i ağır olmak üzere 33 askerimiz de yaralı. Bunların hayatının kurtulup kurtulmayacağı belli değil.
O arada Esad’ın danışmanı Buseyne Saban “Halep için İran-Rusya ve Türkiye’nin Moskova’da imzaladığı metini memnunlukla karşıladıklarını” açıklamış.
Halep’ten 37 bin 500 kişinin tahliye edildiği bildiriliyor. Bu muhalifler de Türkiye’ye mi getirilecek yoksa ABD ve diğer devletlerin yardımı mı istenecek belli değil.
Trump son olarak, Berlin’de ve Türkiye’deki terör saldırılarından sonra “Olaylar benim söylemlerimi haklı çıkardı” diyerek Müslümanların, mültecilerin Batı ülkelerine zarar verdiklerini, alınmamaları gerektiğini bir kez daha vurguladı.
Dikkatli politika
Türkiye elbette İslamofobya’ya karşı çıkacak ve ırkçı bir politika izlemeyecektir.
Bununla birlikte ülkeye girmiş olan 3 milyondan fazla mültecinin yanına “tek tek kontrolü mümkün olmayan” yeni on binlerce mülteciyi alma hatasına düşmemelidir.
Toplum olarak terörden çektiğimiz acılar unutulacak gibi değil ve yenilerinin önlenmesi için her şey yapılmalıdır.
Bir yanda Esad ile anlaşma yolları aranırken diğer tarafta El Bab’da muhaliflere yardım için de onlarca şehit vermek anlaşılır bir politika değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Şimdi durursak Sevr şartlarına döneriz” diyor. Yani Türkiye’nin diğer ülkeler tarafından paylaşılması tehlikesini dile getiriyor.
Türkiye ne zaman ve nasıl bu şartlara dönüşmüştür?
Şimdi Rusya ve İran’ın arabulucuğu ile “Halep’teki sorunu çözmeye” uğraşıyorsak ve başarı ihtimali ortaya çıkıyorsa bunu kendi ülkemizin, sınırlarımızın korunması için, Suriye’de ve Türkiye’de şehit vermemek için neden daha önce yapmadık?
Tablo Türkiye açısından nereden bakarsanız bakın son derece üzücüdür ve cevaplanması gereken çok soru vardır.
Garantisi ne?
İyi bir Anayasa hukukçusuna Meclis Komisyonu’ndaki yeni anayasa teklifini sorduğunuzda ilk söylediği şu oluyor: “Daha Anayasa değişikliği metni son halini almadan, tereddütsüzce boş kağıda imza atan milletvekilleri başkanı nasıl denetler?”
Sonra bu değişiklikle:
“TBMM’nin tam aksine kararnamelerle işlevsiz hale getirileceğini, HSYK seçiminin kalktığını ve kurulun yarısının cumhurbaşkanı diğer yarısının (çoğunluğu aynı parti olan) Meclis tarafından seçileceğini, başında da zaten Adalet Bakanı olduğu için yargının tarafsızlığından hiç söz edilemeyeceğini, üst mahkemelerin de iktidar ve cumhurbaşkanları tarafından atanacağını” ve daha bir sürü ciddi eleştiri sıralıyorlar.
“1982 Anayasası’ndaki cumhurbaşkanı yetkileri aşılıyorsa şimdi yapılacak anayasaya uyulacağının garantisi ne” sorusunu soruyorlar.
Milli iradeye saygı gereği tüm sorular “sisteme destek veren” her iki lider ve uzman hukukçular tarafından cevaplanmalı, endişeler giderilmelidir.
Hiçbir ülkede anayasalar aceleye getirilemez.