Şimdi sırada günah keçisi
.
Kader birliğinin kazandırdığı ilâve gücü bile teşekkür edip geri çeviremeyiz.
O güç, ilerde aleyhinize delil olarak kullanılması mümkün iddiaları göğüslerken işimize yarayabilir.
Özel bir çalışma grubunun Guardian gazetesinde çıkan raporu, son bir kaç yılda 80’den fazla ülkeden 15 binden fazla profesyonelin Suriye ve Irak’a savaşa gittiklerini belirtiyor.
Savaşların son zamanlarda daha da belirginleşen bir özelliği var: İnsanlar savaş bittikten sonra tatmin olmuyorlar, suçluyu arayıp bulmak inadını terk etmiyorlar.
Katılımı onbinler olan bir cehennem kuyusudur zamane savaşları.
Dün bana ulaşan bir mektup, Vasco da Gama’nın Piri Reis’in imam hatipten arkadaşı olduğunu üflüyordu.
Kamuoyu, topyekûn savaşın önemli bir unsurudur.
Nitekim Guardian bu savın kendini kanıtladığını yazmış:
Yabancı savaşçıların Suriye’deki muhalif gruplar tarafından başta memnunlukla karşılandığı halde şimdi varlıkları ile sürece zarar verdiklerinin farkedildiğini öne sürüyor.
Ve Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlama aldığını belirliyor.
Neyse... Bu savaşın günah keçisini arayıp bulmak için çok zamanımız olacak!
Ürküten sinyal
Halkın büyük sıkıntısı sokakların 1990’lara geri dönmesi ihtimalidir.
İstanbul öncesi gün yaşadığı çifte infaz ile, kâbus dönemine kolaylıkla dönebileceğimizin ürkütücü sinyallerini verdi.
Kentin ortasında göze alınan bu infazlar, ortada bir mafya hesaplaşması yaşandığı şüphesini uyandırıyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın açıklaması ise verdiği demeçle bu kararsızlığa katkıda bulunuyor.
Bakan diyor ki:
“İki saldırı arasında bağlantı vardır da diyemeyiz, yoktur da diyemeyiz!”
İktidar, güvenlik güçlerinin kullanılması gereği doğuran her meselede kamu güvenliğini birinci sırada gözeten doğru bir yol izliyor.
Ama mafya hesaplaşması, bu ilkenin gerçekte değil sözde gözetildiğini düşündürdü.
Kamu güvenliğinin İstanbul’da tatmin edici bir sigortaya sahip bulunduğunu kimse iddia edemez.
Dünyanın büyük metropollerinde ortak görüntü, güven verici duruşları ile aşayiş ekiplerinin köşeleri tutmalarıdır.
Türkiye’nin büyük şehirlerinde yaşayan insanlar bu ihtiyacı hissediyorlar.
Gecelerin ürpertici yalnızlığına “bekçi baba”nın düdüğü cesaret ve çare aşılardı.
Bekçilerle devriyelerin nostaljiden daha fazla yer kaplayacağına emin olabiliriz!