Siber saldırı ve yargı!
.
ABD Başkanı Barack Obama’nın 2016 Başkanlık seçimlerinde “siber saldırı ve dış müdahale” olduğu iddialarının araştırılması için istihbarat kurumlarına talimat verdiği açıklandı.
Beyaz Saray İç Güvenlik ve Terörle Mücadele danışmanı “Siber saldırıların yeni bir şey olmadığını, 2008 yılında Obama ile Senatör Mc Cain’in seçim kampanyalarına Çin’in sızdığını, bu yılki seçimlerde ise bu saldırıların eşiği aşmış olabileceğini” söyledi.
Bu haberi duyunca ilk akla gelen şey; ABD gibi en yüksek teknolojiyi kullanan, bütün kurumları sıkı şekilde denetlenen, seçimlerde “tarafsız ve müdahale olamayacak bir ortamı” sağlayabilen bir ülkede bile seçim sonuçlarına siber saldırı ve dış müdahale olabiliyorsa Türkiye’de olamaz mı?
Cezada ayırımcılık
Ayrıca bizde, ABD’deki gibi güçlü ve bağımsız bir yargının bu tür suçlar ortaya çıktığı takdirde vereceği ağır cezaların caydırıcılığı da yok.
Türkiye’de en ağır suçlar cezasız kalabiliyor, ceza uygulamada kişilere göre ayırım yapılabiliyor, birçok olayda görüldü, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi de bunların dışında değil.
Bazı isimler, “yaptıkları belgeli olmasına rağmen” siyasetçi olduğu için dokunulmuyor.
Bazıları, olayın anlaşılması açısından “kilit isim” olduğu halde onların Meclis Komisyonu’na veya savcıya ifade vermesi önleniyor.
Yargıda böyle bir ayırımcılık yaşanırken ve Türkiye dış politikada birçok ülkenin hedefi durumundayken “seçim sonuçlarına bir saldırı” çok mu imkansızdır?
Örneğin yıllardır her seçimde “kullanılan SEÇSİS sisteminde” hile yapılmasının çok kolay olduğu söylenir. Yerel seçim gibi bazı seçimlerde partilerin oylarında kaydırmalar yapıldığı kanıtlanmıştır.
ABD seçimlerinde siber saldırı ve dış müdahaleler yaşanıyorsa (ki geçen Ekim’de Demokrat Parti kampanyalarında da Rusya suçlanmış) biz bir seçim veya referandum sonucundan nasıl emin olacağız?
Üzerinde düşünmek fena olmaz.
Askıya alındı
Başkanlık sistemini getirecek Anayasa değişikliği oylaması yaklaşırken “tek elde toplanacak yetkilerin kontrolü, denetimi” açısından yargının bağımsızlığı konusu da sıkça konuşulmaya başlandı.
Tam bu sırada Avrupa Yargı Kurulları Ağı (ENCJ) Türkiye Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu HSYK’nın “gözlemci statüsünü” askıya aldı.
ENCJ, AB ülkelerinde “yargı için çalışan bağımsız kurumları” toplayan bir kuruluş. AB adayı ülkeler çalışmalara “gözlemci” olarak katılıyorlar.
8 Aralık’ta Uluslararası Adalet Divanı bu kararı; üyelik ve gözlemcilik şartı olarak kurumların “yürütme ve yasama” organlarından yani hükümet ve meclislerden bağımsız olması, adaletin bağımsız olarak uygulanması gerektiğini…
HSYK’nın artık bu şartları sağlayamaz hale geldiğini gerekçe göstererek almış.
Ülkedeki tüm hakim ve savcıların bağlı olduğu, atamalarına-yetkilerine karar veren HSYK’nın “yasama ve yürütmeden bağımsız olmadığı” önemli bir uluslararası kuruluş tarafından da bildirilmiş oluyor.
Başkanın yargı denetimi nasıl mümkün olacak sorusu şimdi daha da çok önem kazanacaktır!