Referandumun 15 Temmuz ve PKK ilişkisi!
.
Türkiye’nin yönetim sistemini tamamen değiştirecek, “Türk usulü başkanlık veya cumhurbaşkanlığı sistemi” adı altında yepyeni bir düzen yaratacak bir süreçteyiz.
Tekrarlayalım; bu bir genel seçim, milletvekili-parti seçimi değil. Bu; hükümetten yargıya, Meclis’ten bürokrasiye kadar değişim getirecek olan, maddeler halinde sıralanmış “Anayasa değişikliklerini” kabul etmek veya etmemek…
Yine sık sık tekrarlandığı gibi yapılacak Anayasa değişiklikleri, verilecek çok geniş yetkiler “bir parti veya kişi için” değil, bundan sonra farklı partiler veya cumhurbaşkanları için de geçerli olacak.
Kabul edilmezse kıyamet mi kopar, hayır. Meclis, Hükümet, Cumhurbaşkanı ve Başbakan, diğer partiler aynen bugünkü konumlarını sürdürerek “mevcut anayasa çerçevesinde” ülkeyi yönetmeye devam ederler.
Demokrasiye dikkat!
Bu kadar önemli bir anayasa değişikliği “demokrasi değerlerini koruyarak, vatandaş haklarına saygı çerçevesinde, onları kararlarında özgür bırakarak” yapılmalıdır.
Madem ki bir referanduma karar verilmiştir ve madem ki bu referandumda halkın önüne “2 seçenek” konmuştur, o zaman 2 seçenekten birini tercih edecek vatandaşları “bölücü terör örgütü ile yan yana getirmek” veya “şu seçenek yönünde oy kullananlar 15 Temmuz’un yanında yer almış olacaklar” demek “milli iradenin tecellisini” önleyecektir.
YSK’nın referandum sürecinde özel medya kuruluşlarında “eşitlik ilkesine uymaları” şartı da kaldırılmışken bir de oy tercihlerine göre “terör örgütleriyle bağlantı kurulursa”, bu baskı oluşursa buna demokratik bir referandum demek de, bu şartlar altında “ne anlamı olduğunu” anlamak da mümkün olmaz.
Örneğin; şehit aileleri ve gaziler “referanduma olumlu oy vermezse” vatan hainleri ile aynı safta mı sayılacaklar?
Önemli olan halka yeni anayasanın “en doğru ve dürüst şekilde” anlatılmasını sağlamaktır.
“Karmakarışık olur” iddiası
Devlet Bahçeli “Hükümet sistemini değiştiren düzenlemenin referandumda geçmemesi halinde Türkiye’nin karmakarışık olacağını, iç ve dış çevrelerin bunu kullanacağını” söyledi.
Bir siyasetçinin; geçen aylarda büyük terör saldırıları başta olmak üzere ciddi travmalar yaşamış bir topluma böyle bir baskı eklemesi hiç de sorumlu bir davranış değildir.
Doğru yönetildiği takdirde “referandumdan geçmese de” Türkiye karmakarışık olmaz. Bahçeli’nin “partisi içindeki durumu” daha karışık hale gelebilir ama bunu ülkeye mal etmemelidir.
MHP Lideri referandum sloganı olarak “Millet için, devlet için, cumhuriyet için…”i seçtiklerini de söylemiş.
Baskı yerine örneğin “nasıl bir cumhuriyet” olacağını, “laik-demokratik-hukuk devleti” özelliklerinin ne şekilde güvenceye alınacağını, laiklik tarifinde bir değişiklik olup olmayacağını açıklasa çok daha iyi olurdu.
15 Temmuz olayı ve Ortadoğu’daki mezhep savaşları “din ve devlet işlerini ayırma”nın ne kadar önemli olduğunu gösterdiğine göre üzerinde durmalıyız !