Referandum Kurtuluş Savaşı mıdır?
.
Liderlerin yeni anayasa referandumu için sık sık “2’nci Kurtuluş Savaşı” benzetmesi yaptığı görülüyor.
Bu değişikliği isteyenler “rejim değişmiyor, yasama, yürütme, yargı aynen kalıyor” dediği halde acaba neden herkes Kurtuluş Savaşı benzetmesi yapıyor, konuyu biraz açmak lazım.
Doğru, “yasama, yürütme ve yargı duruyor”, peki itiraz niye?
Aslında yapılacak referandum bir “parti meselesi” değil, her vatandaş “demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve siyasi kararların denetlenebilir olması” gibi konuları göz önüne alarak oyunu “geleceğini belirleyecek yeni bir anayasa” için kullanacak.
Yeni anayasayı isteyenler de, karşı çıkanlar da “demokrasiden, güçlü bir Meclis’ten, bağımsız bir yargıdan” söz ediyorlar.
Demokrasi halkın kendi kendini yönetmesi, egemenliğin millette olması demektir. Halk bunu öncelikle “kendi seçtiği vekillerden oluşmuş bir parlamentoyla” yapar.
Mevcut durumda da halk kendi vekillerini seçemiyor.
Seçim sistemi değişmeden…
Pazartesi akşamı Ak Parti İstanbul Milletvekili, hukukçu Burhan Kuzu, TV’de Meclis’in bağımsız olması konusunda “Seçim sistemi değişirse bu sorun ortada kalkar” dedi.
Bugüne kadar değiştirilmeyen ve “bugün çok daha fazla önem kazanan” seçim sistemi ile siyasi partiler kanunu referandum kararından önce değiştirildi mi; değiştirilmedi.
“Milletvekili bağımsızlığı” sağlandı mı; sağlanmadı..
Parlamento, tek başına ‘hükümet yerine geçecek’ cumhurbaşkanlarını denetleyebilir mi, denetleyemez.
Bu durumda örneğin; “Yeni sistemde yasamaya ‘yürütme müdahalesi’ olmayacak” diyen Adalet Bakanı’nın bunun nasıl sağlanacağını da açıklaması iyi olurdu.
Yargı bağımsızlığı
Yeni anayasaya göre yargıyı belirleyecek HSK ve yüksek yargı üyeleri “cumhurbaşkanları ve Meclis çoğunluğu” tarafından seçilecek.
Özellikle tek parti iktidarlarında (ki bundan sonra koalisyonların olmayacağı bir sistem çıkacak) yargının bağımsız ve tarafsız olması mümkün müdür, değildir.
Demek ki böyle oluşacak yargının da “bir başkanı-cumhurbaşkanını ve parlamentoyu denetlemesi”, çıkacak yasa veya kararnameleri durdurması beklenemez.
Partili mi, partisiz mi?
“Bugüne kadar partisiz cumhurbaşkanı olmadı ki” sözü de sıkça tekrarlanıyor.
Doğrudur, çoğu önceden “bir partiye mensup” kişilerdi ancak bir ölçüye kadar da olsa “partiler üstü ve tarafsız” davranmak zorundaydılar.
Tek başlarına hem cumhurbaşkanı, hem parti başkanı, hem hükümet değillerdi. Tek başlarına “devletin tüm bürokratlarını atama”, istedikleri anda parlamentoyu fesh etme yetkisine sahip değillerdi.
Seçilmemiş kişilere kendileri yokken “cumhurbaşkanı yetkilerini devretme” hakkına sahip değillerdi.
Bu sistemle “koalisyonların kalkacağı” konusu başlı başına önemlidir, çünkü milli iradenin seçeceği diğer partiler tamamen sistem dışına itilecektir.
Her iki taraf da “Kurtuluş Savaşı” dediğine göre liderler TV’de bu sözün nedenlerini halka karşılıklı olarak, tartışarak anlatmaktan kaçınmamalıdır.