Özgürlük ve savaş!
.
Türkiye’nin yeterince dış sorunu varken ve içerde PKK terörü sürerken bunun üstüne “basın özgürlüğüne müdahale” konusunun gelmesi büyük talihsizliktir.
Perşembe akşamı Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması olayı ülke içinde olduğu kadar AB’de de ciddi tepkilere yol açtı.
AB Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, siyasi partiler “İki saygın gazetecinin tutuklanmasının Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün tehlike ve baskı altında olduğunu gösterdiğini” açıkladılar.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü “AB mülteci krizi konusunda anlaşmaya varması ihtiyacı nedeniyle bunu duymazdan gelemez. Türkiye Hükümeti AB’ye girme isteğinde samimiyse ve katılım sürecinin hızlanmasını istiyorsa AB’nin endişelerini ciddiye almalıdır” dedi.
Gerekçede çelişki
İki gazeteciyi tutuklama istemiyle mahkemeye sevk eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Vekili İrfan Fidan’ın ve sonra tutuklama kararı veren sulh ceza mahkemesinin gerekçede bir çelişkisi olduğu göze çarpıyor.
“MİT TIR’larının durdurulmasıyla ilgili gerçeğe aykırı bazı görüntü ve bilgiye yer verdikleri” şeklinde bir ifadenin olduğu gerekçede “Devletin güvenliği veya iç ve dış yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek ve açıklamak” ifadesi de var. Eğer yayınlanan görüntüler “gerçeğe aykırı” ise aynı zamanda “gizli kalması gereken bilgi” olmaları çelişkidir.
Gizli değildi
“Gizli kalması gereken bilgi” denmesi de zor, çünkü bu konuda Hükümet tarafından “Türkmenlere giden yardım” şeklinde açıklamalar yapılmıştı.
Buradaki “siyasi veya askeri casusluk ya da silahlı örgüte üye olmak” ifadeleri de özellikle Batı’nın bir gazetecilik olayında olmayacak suçlamaların ortaya sürüldüğünü görmesine neden olacaktır.
Avrupa Birliği Türkiye’yi “2.5 milyon mülteciyi ve gelecek olan başkalarını sınırlarından Avrupa’ya geçirmemesi” için razı etmek üzere geliyor. Bu ağır ve büyük risk taşıyan talep aslında hiçbir vaat karşılığında kabul edilecek gibi değildir. Bununla birlikte AB kendi içinden gelen “basına baskıların önlenmesi” çağrılarına kayıtsız kalamaz.
Pazar günü yapılacak zirvede, Avrupa’ya mülteci akınını Türkiye’nin durdurması karşılığında “AB müzakerelerinin hızlandırılması” talebinde sadece bu konu nedeniyle bile AB’nin geri adım atması mümkündür.
Türkiye, toplumlar için hayati önem taşıyan basın özgürlüğünün korunması ve medya üzerinde “tutuklanma korkusu” yaratılmamasını sağlamak zorundadır.
NATO üyesiyle…
Diğer tarafta Rusya kendisinin Suriye’de Türkmenlere yaptığı katliamları unutarak Fransa ile “IŞİD’e karşı ortaklık” yapmak üzere anlaştı. Bir NATO üyesi olan Fransa “Türkiye sınırını sürekli ihlal eden” Rusya’nın yanına geçti. Putin bu desteklerin de verdiği büyük bir küstahlıkla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme talebini geri çevirdi.
Rusya doğal gaz, ekonomik yatırımlar, vizesiz seyahati durdurma gibi birçok konuda sıkıştırmayı başlattı. İç ve dış politikada en küçük detaylara dikkat edilecek dönemdeyiz!