‘Mumla aramak’ ve MHP’den ihraçlar!
.
Daha önce birçok liderin, cumhurbaşkanının danışmanlığını yapmış, hangi sözün nereye varacağını bilmesi gereken bir isim İlnur Çevik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı olduğuna göre ve Türkiye çok sıkıntılı bir referandum süreci içinde olduğuna göre böyle bir ortamda nelerin söylenip söylenmeyeceğini de bilir.
Buna rağmen; yapılacak yeni anayasa oylamasında “Hayır” oyu verecek olanlara hitaben:
“7 Haziran sonrası Türkiye’deki kaos ve istikrarsızlığı mumla ararsınız” demesi seçmenin bir kesimine tehdit niteliğinde, önemli bir siyasi yanlıştır.
7 Haziran bir referandum değil, “genel seçim”di. Partiler “iktidar için” yarışıyordu.
Hiçbir partinin “tek başına iktidar” olacağı sonuç çıkmadığı için “koalisyon” söz konusu olmuş ve o nedenle istikrarsız bir dönem yaşanmıştı. (Devlet Bahçeli bugünkü uyumu o zaman gösterse yaşanmayacaktı.)
Uzun lafın kısası, 7 Haziran genel seçimi ile bugün kıyaslanamaz.
Acaba İlnur Çevik, bu sözü “hangi somut nedene dayanarak, neyi kast ederek” söylediği sorulsa cevaplayabilir mi?
Eşitsiz ortam!
Bu süreçte yeni anayasaya karşı çıkanların yaptıkları toplantılar basılıyor, gösterilerin izinleri kaldırılıyor, belediyeler tarafından engellemeler yapılıyor, Bilgi Üniversitesi’nde “Kadınlar Günü” kutlaması yapan öğrencilere bile bıçaklı saldırılar oldu.
Silahla saldıranlar, sosyal medyada silahla “Hayır oyu verecek vatandaşları” tehdit edenler, çocuk tecavüzcüleri ve suçluların çoğu serbest.
Yargıda ve Emniyet’te böyle bir tablo ile ülkedeki kaos sürerken “referandum sonucunda kaos” iddiasında bulunmak bu açıdan da yanlıştır.
Yargı ve polis “referandum öncesinde de, sonrasında da” görevini tarafsız ve adil yapmak zorundadır.
Bu yanlış kararlara müdahale olmadığı takdirde zaten adalet şimdiden kaybolmuş demektir.
Meclis denetimi olur mu?
Meral Akşener’den sonra MHP’den Sinan Oğan, Yusuf Halaçoğlu, İsmail Ok ve Nuri Okutan da Disiplin Kurulu kararıyla ihraç edildiler.
Milletin oylarıyla seçilen bazıları milletvekili, bazıları parti üyesi olan ve MHP tabanının, il teşkilatlarından çoğunun benimsediği bu isimleri birkaç kişiden oluşmuş bir disiplin kurulu neye dayanarak ihraç ediyor?
Her nedense yargıdan kararı bir türlü çıkmayan ama demokratik hakları olan “olağanüstü kurultay” istedikleri için mi, “Bahçeli’nin tercihi doğrultusunda oy kullanmayacaklarını” açıkladıkları için mi?
Aslına bakarsanız bu olay, olası bir başkanlık (veya benzeri) sisteminde “Meclis denetiminin neden olamayacağı”na güzel bir örnektir.
Türkiye’de değiştirilmeyen Seçim sistemi ve Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle “doğrudan millet tarafından seçilemeyen” milletvekilleri, lider ve parti yönetiminin isteğine göre yönetilirler, özgür iradeleriyle davranmalarına izin verilmez.
Bunu yaptıkları takdirde “partiden ihraç etmek” bile liderin isteğine bağlıdır.
Devlet Bahçeli bu şekilde davranarak partisinin önemli isimlerinden kurtulmuş olmuyor, tam aksine daha fazla tepki topluyor.