Şampiy10
Magazin
Gündem

Millet doğru kararı verir mi?

.

ABONE OL
Vatan Haber

AKP ile MHP anayasa değişikliği metninin temel maddelerinde uzlaştı, bundan sonrası Meclis’in kararına kalmış durumda.

Yalnız dikkat; “Meclis’in kararı” derken bile “kendi iradesiyle karar verecek milletvekillerinden” söz edemiyoruz.

Bugüne kadar milletvekillerine ve topluma hep “ABD’dekine benzer bir başkanlık sistemi” geleceği söylendi. Oysa, hiçbir benzerlik olmadığını gösteren ilk nokta; ABD’de milletvekillerinin önceden, içeriği henüz ortaya bile çıkmamış bir anayasa metni için “boş kağıda imza attıkları” görülmemiştir, görülemez.

Perşembe akşamı bir hukukçu; Avukat Celal Ülgen TV’de Türk tipi başkanlık sisteminde “kuvvetler ayrılığının tamamen ortadan kalkacağını” anlatmaktaydı.

Mevcut durumda Anayasa’nın 101’inci maddesine göre “cumhurbaşkanlarının partisiyle ilişiği kesilir” diyordu.

Bağımsız olduğu için…

Şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı ‘bağımsız olduğu için’ yargıya üye seçme hakkı vardır. ‘Bağımsız olduğu için’ yüksek mahkemelere üye atayabilir.

Yeni sistemde cumhurbaşkanı partisinin başında olacak. Yine de yargıyı şekillendirecek, mahkeme üyelerinin yarısını o seçecek, diğer yarısını Meclis’teki Ak Parti çoğunluğu seçecek. Böylece yüksek yargının bütünü ve HSYK (başında da Adalet Bakanı var), tek parti hatta tek kişinin istediği hakimlerden oluşacak.

Peki ‘yargı bağımsızlığı’ nasıl sağlanacak. Hem yasama ve yürütme yetkisi, hem de yargı onun kontrolünde olacak.”

Bu sözlerden “baskı rejimine dönüşebileceği” anlamı çıkıyordu ki…

Hegemonik parti

Bir başka konuşmacı öne atıldı; “ABD’de de öyle ama kimse diktatörlükten söz etmiyor”.

İşte yazılarımda “Bu konuyu mutlaka ülkenin başarılı, tarafsız Anayasa hukukçuları ve siyaset bilimcileri anlatmalı. Onları ekranda izlemeliyiz” dememin nedeni budur.

Onlar anlatırsa bu tür hatalar araya girmeden konu net bir şekilde anlaşılır.

Örneğin başkanlardan (ya da cumhurbaşkanlarından) biri “Ben Meclis çoğunluğuna sahibim, partimin de bir itirazı yok, KHK çıkarma hakkım var, istediğim yasaları böyle çıkarmaya devam edeceğim” derse onu hangi demokratik kurum durdurabilecek?

Mevcut Anayasa’ya aykırı olduğu halde ülkede “fiili bir başkanlık sistemi” uygulanabildiğine göre yeni anayasaya aykırı bir durum da olursa denetimi kim yapacak?

Muhalefet partileri ve yüksek yargı nerede duruyor olacaklar?

ABD’deki sistemin benzersizliği…

Orada partiler arasında “rejim ve temel konular” üzerinde uzlaşma olduğu…

Bizde “parti genel başkanlarının, yönetimlerin sözünden çıkamayan” milletvekillerinin oluşu… (İsterlerse onlarca teşkilatı da bir kalemde feshediyorlar.)

Bu nedenlerle “tek parti sistemi veya mutlak üstünlüğe sahip parti sistemi”nin ya da “iktidarın kişiselleşmesi”nin ortaya çıkma/çıkmama ihtimali bilim adamları tarafından açıklanmalı değil midir?

Seçim kanunu ve siyasi partiler yasası değiştirilmeden bu sisteme geçmek ve yüksek yargının “partiyle ilişkili cumhurbaşkanı tarafından” seçilmesi bile “aylar sürecek tartışmalar gerektirir” diyenler haklı değil midir?

Yerden göğe haklıdır!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Yazarımız, yıllık izne çıktığı için bir süre yazılarına ara vermiştir.
  2. CHP’de seçim ve yerel seçim!
  3. Yeni sistemde denetim nasıl?
  4. Yeni bir erken seçim mi?
  5. Mülteciler ve Merkel!
  6. Siyasette şiddet!
  7. Farklı bir demokrasi!
  8. Değişim hemen başlamalı!
  9. Türkiye’nin yeni dönemi!
  10. Heyecanla Beklenen Pazar!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.