Lozan, adalar ve FETÖ’cüler!
.
Bir olaydan diğerine o kadar hızlı atlıyoruz ki gündem karmakarışık oluyor, dikkatler dağılıyor ve artık “yazılmış ve dünya ülkeleri tarafından onaylanmış tarihi” bile değiştirmekte mahzur görmüyoruz. Örneğin şu anda tüm dikkatimizle yoğunlaşmamız gereken 2 ana konumuz var; Biri PKK ve FETÖ terörü, diğeri Suriye’de bizi ilgilendiren tehlikeler.
Oysa biz 24 Temmuz 1923’e Lozan Antlaşması’na dönüyor ve “Acaba bu bir zafer miydi, değil miydi” tartışmasına başlıyoruz.
Adalarımız işgal altında
Burada 2 ayrı konuyu hatırlamamız gerekiyor. Birincisi 27 Mart 2015’te MHP’nin, 1 Nisan 2015’te de CHP’nin Meclis Genel Kurulu’na taşıdığı “Yunanistan’ın 16 adamızı işgal etmesi”…
Ege kıyılarında bulunan bu adalar “egemenliği anlaşmalarla devredilmemiş, Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiş” adalar, kayalıklar.
CHP “Genelkurmay’ın bu işgali Dışişleri Bakanlığı’na bildirdiğini ve bir şey yapılmadığını” söylüyor. MHP milletvekilleri ise “Yunanlılar Ege’de 16 Türk adasına bayrak astı. Türk hava sahasını ihlal eden Yunan askeri helikopterlerine müdahale etmeme emri Genelkurmay sitesinde yayımlandı… Yunan hücumbotları bu adalara Türk teknelerini yanaştırmıyor” dediler. Acaba bu konunun gündemden düşmeyecek olması mı “Lozan ve adalar” çıkışını getirmiştir bilmiyoruz.
Osmanlı döneminde…
Bilinen şudur ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz ettiği 12 ada “Sevr anlaşmasıyla kaybettiğimiz ülke topraklarının büyük kısmını geri aldığımız” Lozan anlaşmasıyla Yunanistan’a verilmemiştir.
İtalya, “Osmanlı’nın son döneminde, henüz İstanbul işgal altındayken” 12 adaları abluka altına almış ve Osmanlı’yı “Trablus’u vermeye” zorlamış, daha sonra da bu adaları Yunanistan’a vermiştir.
Eğer Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nı destan yazarak kazanmasa ve Lozan imzalanmasaydı bugün Türkiye Fransa’dan İngiltere’ye, Rusya’dan İtalya’ya kadar birçok devletin elbirliğiyle bölünmüş, parçalanmış olacaktı. O nedenle biz tarihi kendi haline bırakıp bugün “vermememiz gereken adalar” konusunda gereğini yapmalıyız.
Darbeci subay
Dünkü yazımda “FETÖ soruşturmalarında binlerce kişi işten uzaklaştırılır, tutuklanırken üst düzey isimlere dokunulmadığını” yazmış, Necdet Özel ve Hulusi Akar’dan, siyasetçilerden de söz etmiştim.
Askeri-sivil okulların, KPSS’nın soruları çalınır ve FETÖ’cülere dağıtılırken “dönemin ‘buna fırsat veren’ sorumlu komutanlarından, bakanlarından” hiç söz edilmemesi normal değildir. Hulusi Akar’ın darbeci emir subayı Yarbay Levent Türkkan “Ortaokuldayken kendisine verilen sınav sorularını, soruların aynen çıkmasını, Adil Öksüz’ün en önemli adam olduğunu” anlatmış.
İfadesinde “Abiler’in Hulusi Akar’ı sevdiği, onun darbeyi kabul edip yöneteceğini düşündükleri, dershane krizinden önce ve sonra oy verdikleri partiler” gibi bilgiler var. Türkkan gibi FETÖ’cülerin nasıl en kritik noktalara yükseldiği, Adil Öksüz’ün nasıl serbest kalabildiği ve “neden Akar için böyle düşünüyorlardı” gibi sorular büyük önem taşıyor.