Kurultaylar süreci!
.
Türkiye’nin parlamenter sisteminde bugüne kadar Anayasa ile belirlenmiş “tarafsız cumhurbaşkanı” maddesi referandumla yapılan anayasa değişikliği ile kalkınca dün yeniden “Ak Parti üyesi” oldu.
Üye olduktan sonra yaptığı konuşmada AB için “Yeni fasılları açmadıkları takdirde güle güle” dedi.
Türkiye AB’ye aday ülke olmayı başaran tek Müslüman çoğunluklu ülkedir. “Adaylık için beklenen reformların” yapıldığı yıllarda AB’nin Türkiye’ye karşı tutumu farklıydı.
O günden bu yana beklenmedik çok değişiklik oldu.
FETÖ’nün tüm devlet kurumlarına sızdığını, hala binlerce savcı, hakimin görevden uzaklaştırılıp çoğunun tutuklandığını, 15 Temmuz darbe girişimini, alınan 4 milyona yakın mülteciyi, onların arasında ülkeye giren DEAŞ’lı teröristleri, değişen yargı üyeleriyle istikrarsız hale gelen mahkemeleri ve kararlarını unutmamalıyız.
Özeleştiri yapmadan, işsiz insan sayımızın mültecilerle kat kat arttığını, AB’den çok daha fazla maddi yardıma ihtiyacımızın olacağını hesaba katmadan, sebepsiz yere AB bizi bekletiyor diye düşünmek ve sanki onlar Türkiye’ye müracaat etmiş ve onların Türkiye’den daha çok çıkarı olacakmış gibi “güle güle” demek, aceleci ve ülkenin geleceğini olumsuz etkileyecek bir karar olur.
AİHM karışabilir mi?
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AİHM’nin bu ülkenin seçimlerine karışma yetkisi yok” sözleri de hukukçular tarafından tartışılacaktır.
Çünkü “YSK kararı” için AİHM’ye gidecek olan hukukçular veya partiler Yüksek Seçim Kurulu’nun “usule ve kanuna aykırı” verdiği bir kararın değerlendirilmesi için gidiyorlar.
Türkiye A.İ.H.Sözleşmesini 1954 yılında imzalayıp onaylamış, 1989’da denetleme sistemine dahil olmuş.
Anayasa Mahkemesi, “hukuk devleti” tanımını yaparken Anayasanın açık hükümlerinden önce “hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyguladığı ilkelere uygun olması gerektiğini” belirtmiş.
Bunlara rağmen eğer bu referandum “uluslararası hukuk ilkelerine” uygun olmayan bir karar ışığında sonuçlanmışsa, bunun bilinmesi ve ona göre davranılması yerine kabul edilmeden yola devam edilmesi “meşruiyet ve hukuk devleti” tartışmalarının sürmesine neden olacaktır.
Parti içi mücadele
Ak Parti olağanüstü kongresi 21 Mayıs’ta yapılacak ve Erdoğan yeniden genel başkan seçilecek.
CHP olağanüstü kurultayının ise “MYK’da netleşirse” 2017 Kasım ayına alındığı açıklandı.
CHP Antalya Milletvekili ve eski genel başkan Deniz Baykal’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na “Genel başkanlığa ben adayım diyorsa 2019 için doğal olarak o adaydır. Ben aday değilim diyorsa derhal olağanüstü kurultay yaparak genel başkan adayı göstermesi lazım” sözleri de, eski Cumhurbaşkanı Gül’ü cumhurbaşkanı adayı göstermesi de CHP’de bir tartışma başlattı.
Kılıçdaroğlu dün “Parti içi mücadeleye izin vermeyeceğini, bunu yapanları gerekirse kapı önüne koyacağını” söyledi.
Her iki konuşmada tartışılacak çok şey var. Yarın da bu konuya değinelim.