Şampiy10
Magazin
Gündem

Küreselleşmenin öldüğü yıl!

.

ABONE OL
Vatan Haber

İngiliz Guardian gazetesi Pazartesi günü 2016 yılını böyle tarif etmiş; Küreselleşmenin öldüğü yıl…

Çok doğru, Suriye ve Irak’ta çıkarların çatışması ile ABD’den Rusya’ya, İran’dan Çin’e, AB ülkelerine, Suriye’den Irak’a, Suudi Arabistan’dan Katar’a kadar çok sayıda ülke karşı karşıya geldi. Türkiye de bu kaosun içinde yerini aldı.

Doğru politikalar izleseydik dışında kalabilir miydik, bunun için “mülteci sorununu tek başına üstlenmemek, PKK’ya kazandırılan zamanın verilmemesi, sınır ötemizde kantonlar ilan edilene kadar beklememek, ABD’nin ve örneğin Barzani’nin oyalamalarına kanmamak” benzeri ne gibi önlemler almamız gerekirdi, bunu siyasetçilerin, siyaset bilimcilerin uzun uzun tartışması gerekir.

Laik Cumhuriyet mi?

Bence 2016 yılı aynı zamanda Ortadoğu ülkelerinin de “laikliğin önemini daha çok fark ettiği” yıl olarak tarihe geçecektir. Geçmesi gerekir.

Suriye’de ve Irak’ta laiklik gerçek anlamda uygulanabilseydi “Şii-Sünni çatışmaları” ortaya çıkar mıydı?

Taliban, El Kaide, El Nusra ve sonunda DAEŞ gibi “dini kullanarak, cihadın anlamını saptırarak insanları köleleştiren, katliam yapan örgütler” böylesine dal budak sarar mıydı?

Yeni Anayasa TBMM Komisyonu’na geldiğinde Başbakan Binali Yıldırım “Bunun bir rejim değişikliği olmadığını, 1923’te Türkiye’nin rejiminin Cumhuriyet olduğuna karar verildiğini” söyledi.

Peki nasıl bir Cumhuriyet olacak; laik, demokratik, hukuk devleti mi?

Laikliği tanımı ne olacak sorusu çok önemli. “Devletin bütün din ve inançlara aynı mesafede durması, vatandaşların din ve inancında serbest olması, kimsenin bir başkasına baskı yapamaması” gibi şartlar var mı?

Yüksek mahkemelerin üyelerinin bile “tek kişi ve onun parti çoğunluğu” ile seçileceği bir sistemde hukuk devleti nasıl gerçekleşecek?

Anayasa Komisyonu bunlara zaman vermek zorundadır, medyada yeterince anlatılmalıdır, muhtemel bir referandumda halkın büyük çoğunluğunun bu detayları bilmesi ve sorgulaması beklenemez.

Suriye savaşı

Suriye ve Irak’taki durumumuz pek iç açıcı görünmüyor. TV tartışmalarında asker konukların ve siyaset bilimcilerin açıklamaları da bunu doğruluyor.

Bölgeyi bilenler El Bab’da 4000’e yakın DAEŞ militanı olduğunu, Güneydoğu’da PKK’nın kullandığı yöntemin aynısı hendeklerin kazıldığını, 700 IŞİD canlı bombası ve yüzlerce bombalı aracın El Bab’a gittiğini anlatıyor.

ABD’nin ve Koalisyon ülkelerinin uzaktan seyrettiği en tehlikeli bölgede Türk askeri bütün bu tuzakların karşısında.

Yapılan resmi açıklamalara bakınca sanki Türkiye’de hiç terör sorunu yok da biz işi gücü bırakmış Suriye ve Irak’ta DAEŞ’i yok etme görevini üstlenmişiz gibi…

El Bab’ın da PYD’nin eline geçmemesi Türkiye için önemlidir ama öncelikle kendi ülkemizdeki terör mücadelesini sonlandırmak yerine Suriye’de bitmeyecek bir savaşın içine daha çok girmemeye çalışmak da önemlidir.

Afrin, Kobani, Cezire sınırımızda dururken El Bab, Menbiç, Rakka ısrarıyla ciddi bir politika hatası yapmamaya dikkat etmeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Yazarımız, yıllık izne çıktığı için bir süre yazılarına ara vermiştir.
  2. CHP’de seçim ve yerel seçim!
  3. Yeni sistemde denetim nasıl?
  4. Yeni bir erken seçim mi?
  5. Mülteciler ve Merkel!
  6. Siyasette şiddet!
  7. Farklı bir demokrasi!
  8. Değişim hemen başlamalı!
  9. Türkiye’nin yeni dönemi!
  10. Heyecanla Beklenen Pazar!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.