Korku ve demokrasi!
.
Ülke çapında PKK cinayetleri ve kaos havası maalesef sürüyor. Bu havayı planlı olarak başlatanlar herhalde masum insanların ölümü ve toplumda yarattıkları huzursuzluğa bakarak ellerini ovuşturuyorlardır.
Olaylara tarafsız gözle bakanlar, videoları izleyenler ne yapılmak istendiğini, araya karışan provokatörlerin nasıl bir plan yürüttüğünü görebiliyor. Pazar akşamı çok ciddi ve tehlikeli bir saldırıya uğrayan Hürriyet gazetesinin İstanbul ve Ankara binalarına Salı günü kalabalık gruplar tarafından tekrar saldırı yapıldı. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni, deneyimli gazeteci Sedat Ergin olaylara karşı soğukkanlı tutumuyla tanınır.
Ve bugüne kadar hiç kimse Ergin’i olay akşamı Tarafsız Bölge’de Ahmet Hakan’a olayı anlatırken olduğu kadar heyecanlı, panik halinde görmemiştir.
Can güvenliği!
Sedat Ergin “40 yıllık gazeteciyim hayatımda böyle olay görmedim. Bizi tehlikeye karşı önlem olarak binaya soktular, bu insanlar içeri girmiş olsa biz ne olacaktık, yarın kapıdan girerken kendimi güvende hissedecek miyim?.. Korku ve demokrasi yan yana olamaz. Hükümetin temel görevi can güvenliğini, medya güvenliğini sağlamaktır” diyordu. Pazar günkü saldırıdan sonra Hükümet’in, İçişleri Bakanlığı’nın gerekli önlemi alacağını düşündüklerini, oysa bunun yapılmadığını, polisin ise olayın başlamasından 20-25 dakika sonra geldiğini anlattı.
Zaten olayın haberi ilk dakikalarda verilirken de “az sayıdaki polisin, kalabalıklaşan grubu kontrolde zorlandığı, kapıya ulaşmalarına engel olamadığı” görülüyordu.
Neden serbest?
Çarşamba günü ise bu olay nedeniyle gözaltına alınan 6 kişinin “Emniyet’teki sorgularından sonra serbest bırakılması” tepkilere neden oldu. Ortada kamera kayıtları olduğuna ve Emniyet bu göz altıları ezbere yapmadığına göre neden gözaltı, neden serbest bırakma? Tepkiler haksız değildir.
Büyük bir saldırı geçirmiş olan gazetenin “büyük güvenlik önlemleriyle” korunmuyor olması, polisin olay yerine gecikmesi de kabul edilir değildir. Madımak gibi yakın tarihin en dehşet verici ve çağdışı olayını yaşamış bir ülkede vatandaşın, gazetecinin, sanatçının benzer planlı saldırılardan korunamıyor olması devlet zafiyeti olarak algılanacaktır.
Terör örgütü gibi…
HDP ve CHP binalarına saldırılar da önlenemedi. Kırsalda ve şehir merkezlerinde görev yapan güvenlik güçlerine yapılan saldırıların istihbaratı da önceden alınamıyor.
Terörü kınama yürüyüşü yapan halkın arasına karışan provokatörler masum tepki yürüyüşlerini bir anda şiddet görüntüsüne çevirebiliyor veya olayla ilgisi olmayan parti veya grupları “terör örgütünden farksız eylemlerine” ortak gösterebiliyor.
HDP binalarına ve Hürriyet’e yapılan saldırılarda bu gayret fark edilmişti ki dün Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz “HDP binalarına saldırılarla ilgilerinin olmadığını… Bir gazete binasına saldırıda Ülkücü Hareket’e ait simge ve sembolleri kullanarak kendini ülkücü göstermeye çalışan ahlaksız güruhun kurumla ilgisi olmadığını” açıkladı.
Sivillere saldırı!
Öte yanda onlarca şehit cenazesi bir günde kalkarken, Şırnak Cizre’de PKK önce polis aracına roketatarlı saldırı yaptı, evinin içinde bulunan bir vatandaş da bu saldırıda ağır yaralandı. Hastaneye götürülürken terör örgütü bu kez sivil araca saldırarak iki sivilin ölümüne neden oldu. Olaylar giderek iyice kontrolden çıkmıştır, hükümetin en kısa zamanda güvenliği sağlamak için ne gerekiyorsa yapması gerekiyor!