Koalisyon mu, erken seçim mi?
.
Dün MHP’nin “HDP’li koalisyonları reddederek” AKP ile anlaştığı haberleri çıktı.
Hatta “çözüm süreci” yerine “demokratikleşme” dendiği takdirde bu süreci bile kabul edeceği söylendi. Bu ihtimale göre Meclis başkanı MHP’li olacak, Ak Parti 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesine engel olmayacak, MHP’ye 8 bakanlık verilecek, Cumhurbaşkanı yasal sınırları içine çekilecek…
Terör başlarsa kararlılıkla üzerine gidilecek.
İlk bakışta makul ve inandırıcı gibi görünüyor ama acaba gerçekten öyle mi? Koalisyon kurulsa ülkeyi rahatlatacak ama acaba mümkün mü?
HDP’siz formül…
Bu formül dillendirilirken “dışarıdan destek verecek parti”den söz edilmiyor. Aynı anda Devlet Bahçeli “Kendi şartları kabul edilirse AKP ile bir koalisyon”a CHP’li koalisyondan daha yakın duruyor ama söylediği şartlar seçim gününde söylediklerinden hiç farklı değil.
Öncelikle “HDP, PKK’nın siyasal uzantısıdır onları yok sayarız” diyor. İlk koalisyon modeli “AKP ve HDP olmalıdır, bu oyunu onlar oynuyorlar” diyor. İkinci model olarak AKP,CHP ve HDP koalisyonunu gösteriyor.
Aslında isteklerinin “erken seçim” veya “muhalefette kalmak” olduğunu bir kez daha vurguluyor.
Bunları ve diğer söylediklerini bir araya getirdiğinizde AKP-MHP koalisyonunun hala hiç mümkün olmadığını görüyorsunuz ki “HDP’nin dışarıdan desteğini” bile kabul etmeyeceğine göre bu iş CHP’ye kalacaktır.
Öte yanda CHP en çok oyu alan ikinci partidir, AKP’nin MHP için kabul ettiği şartlar ve bir iki ilave ile belki onlarla koalisyon mümkün olabilir.
Önemli olan şudur; milli iradenin seçimde yaptığı tercih bir şekilde “kalıcı bir hükümet”in ortaya çıkmasını mutlaka sağlamalı, bunun için partiler uzlaşma yolunu samimiyetle aramalıdır.
Aradan aylar geçmeden bulunacak bir formül ülkenin çok önemli sorunlarına eğilmeyi sağlar, milli irade bunu bekliyor.
Siyaset ermişi!
Demokratlık ve Cumhuriyetçiliği düşüncede ve eylem zemininde ondan daha içten yaşayan bir siyaset ve devlet adamı kolay bulunamaz.
Demirel’in yerine bir benzerini koyamayız. Çünkü o “köyden çıkmış bir filozof”tur. Bundan dolayı da hep onur duymuştur.
“Çoban Sülü” yıllar geçtikçe olgunlaşmış, demokratik değerlere sadakatini kanıtlamış ve seçkin bir devlet adamı olmuştur.
Demirel bir yandan siyasetçileri, düşünce önderlerini, gazetecileri yol göstererek cesaretlendirirken diğer tarafta yanlışları önlemek için uyarı görevini yaptı. Gaza değil, daha çok frene bastı.
“Altı biraz kaymış”…
Yasaklı olduğu günlerden birinde telefonda günlük yazımla ilgili kritik yapıyordu.
“Yazını beğendim. Özellikle girişi çok güzel olmuş… Altı biraz gaymış (kaymış) ama olsun varsın” demesi hiç unutmadığım anılardan biridir. İncitmeden anlatmak ve yönetmek onun tekelleşmiş özelliğiydi.
Seçkin bir siyasetçi olarak arkasından gelecek olanlara doğru şeyler yaptıran bir siyaset ermişi olarak anılacaktır.
Ruhu şad olsun!