Kim korkar Meral Akşener’den?
.
Hatırlayacaksınız, MHP’de olağanüstü kongre isteyen muhalif ve genel başkanlığa aday milletvekilleri gerekli imza sayısına ulaşmış, mahkeme talebi kabul etmişti.
Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 8 Nisan 2016’da kongre talebini kabulünden sonra Yargıtay da mahkeme kararını onayladı.
Buna rağmen iki ilçe mahkemesinden (Gemerek ve Tosya) çıkarılan “ihtiyati tedbir” kararıyla Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararını bozma planı uygulandı.
15 Mayıs 2016’da Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Koray Aydın’ın başı çektiği muhalif MHP’liler “kongrenin yapılacağı otel”e alınmadı.
Bahçeli’nin MHP’yi seçimli kurultay’a götürme kararı aldığı açıklandı ama bu söz de tutulmadı.
Güçlenen aday
MHP’de bu olaylar olurken 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı, partideki çekişmelere ara verildi.
Arkadan 16 Nisan Başkanlık referandumu geldi, Bahçeli bu referandumun yolunu açan “fiili bir durum var” çıkışından sonra referandum sürecinde de Ak Parti’nin hazırladığı yeni anayasaya tam destek verdi ve MHP ile AKP “görünmeyen bir koalisyonun iki ortağı” haline geldiler.
Öyle ki, toplumda geniş çaplı destek gören “Adalet Yürüyüşü” sırasında CHP’ye ve Genel Başkanı’na yaptığı olumsuz yorumlar nedeniyle Bahçeli “muhalefete muhalefet eden muhalefet lideri” esprilerine neden oldu.
Devlet Bahçeli, muhaliflerinin kongre için çalıştığı ve özellikle Meral Akşener’in çok sayıda MHP il ve ilçe teşkilatı tarafından desteklenmeye başlandığı süreçte dikkat çeken ve siyasi etikle hiç bağdaşmayan bir davranış daha yapmıştı.
FETÖ ile sindirme
Çok sayıda teşkilatı “Meral Akşener’in yanına geçtikleri için” feshediyor, bazıları ise kendileri topluca istifa ediyordu. Muhalifler 19 Haziran’da “Olağanüstü Tüzük Kurultayı” yaptığında öfkeden ağzına geleni söylerken şunları da söyledi:
“Paralel yuvalarda pışpışlanıp MHP’ye yuvalanmak isteyenlerin farkındayız”. “19 Haziran oyunu deşifre olmuştur. Pensilvanya’nın oyunlarına kanmayınız”. Bu tür sıkıştırma, sindirme baskıları Balyoz-Ergenekon “kumpas” davaları sırasında çok yapılmış, “yargılamalar hukuksuz” diyerek tepki gösterenler de neredeyse “Ergenekoncu” ilan edilmişti.
Bahçeli yukardaki sözleri rakipleri için pervasızca söylerken henüz 15 Temmuz darbe girişimi olmamıştı ama o 15 Temmuz sonrasında aynı rahatlıkla devam etti.
“MHP’nin olağan büyük kongresi”ne ilişkin davada karar “Genel Merkez lehine” çıkınca “Adaletin ruhuna El Fatiha” diyen Akşener’e “Şimdi adaletin ruhuna Fatiha okuyanlar, geçmişte kendi lehlerine karar çıkarken, herhalde Gülen’in mektuplarını okuyorlardı” dedi.
İnsanlara iftira atmak, hele böyle “hedef göstererek, kasıtlı büyük iftiralar atmak” ciddi bir suçtur ve cezai yaptırım gerektirir.. Yargının bile “FETÖ’yle hiçbir bağlantısı olmayan vatandaşları” FETÖ’cü iddiasıyla (hatta iddianame bile olmadan) tutuklayabildiği bir dönemde Devlet Bahçeli de bunu yapabilmektedir.
Adalet yürüyüşünün önemli bir nedeni de bu tür haksızlık ve hukuksuzluklardı zaten!
Devam edeceğiz.