İfade özgürlüğü ve “darbeci”lik!
.
Siyasi ve sosyal konularda stresin eksik olmadığı, savaş tehlikeleriyle karşılaşılan, başlı başına çocuk tacizi haberlerinin bile dayanılmaz olduğu ve önlenemediği bir yıl geçirdik.
Düşünün, bir felsefe öğretmeninin “eşofmanlı kız öğrencilerden tahrik olduğunu” açıklayabildiği, RTÜK’ün “Yetenek Sizsiniz” yarışmasındaki küçük şortlu çocuklardan “milletin tahrik olduğunu” bildirerek programa ceza istediği haberleri dayanılacak haberler midir?
Bunların yanında ciddi dış politika ve ekonomi sorunlarımız var, zamlar milletin sıkıntısını daha da arttırırken asgari ücrete yapılan küçük artış da doğal olarak halkın moralini etkiledi, süregiden FETÖ operasyonları da öyle.
FETÖ ve KHK!
15 Temmuz darbe girişiminde Marmaris’te “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı koruyan polisin, Dalaman’dan İstanbul’a getiren pilotun, darbe girişiminde merkez konumundaki Akıncı Üssü’nü vuran pilotların da FETÖ’cü olduğunun” bildirilmesi şok haber değil midir?
Ortada 15 Temmuz’la ilgili bir kaos var, eylemlerde hangi isimlerin rolü olduğunu koruyanla-saldıran ayırımını kimse bilmiyor.
Devlet kurumlarındaki darbeciler konuşulurken ortaya bir de KHK eleştiren “darbeciler” meselesi çıktı.
696 sayılı KHK ile “sivillere getirilen yargı muafiyeti”nin Anayasaya aykırı olduğunu, hukuki ve sosyal ciddi sorunlar yaratacağını” açıklayan çok sayıda hukukçu ve siyasetçi olduğu biliniyor.
Bunlar arasında 11’inci Cumhurbaşkanı Gül de vardı ve son olarak kendisine “ahlak sınırını aşan” hakaretlerin yapıldığını açıkladı ki onun partisinden bir milletvekilinin “siyasi itler ürümeye devam etsin” şeklindeki, tepki toplayan ağır ifadesi bile Gül’ün açıklamasını doğrulamaya yeter.
Eleştiren darbeci mi?
Başbakan Yıldırım “Ey Kemal Bey, kendine gel, kahraman vatandaşlarımızı korumak için kanun çıkardık” diye başladığı konuşmasında “Açık söyleyeyim, buna kim itiraz ediyorsa darbecilerden farkı yoktur” sözleri ise bir hukuki tartışma için çok yönlü olarak şaşırtıcı olmuştur.
Öncelikle, ülkenin yakın geçmişini ve geleceğini ilgilendiren bu tartışmanın “Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekelinde olmadığı” birçok partiden, eski siyasetçilerden ve hukukçulardan gelen itirazlarla ortadadır, sadece ona mal edilmesi yanlıştır.
İkincisi, son derece önemli bir konuda hukukçuların, siyasetçilerin ve diğer vatandaşların görüş bildirmesi bir demokraside, hukuk-düşünce ve ifade özgürlüğü açısından temel bir haktır.
Meclis’te tüm partilerin katılımı ve uzlaşmasıyla ortaya çıkan bir kanundan söz edilmiyor.
Ayrıca bu KHK sadece geçmişe yönelik de değil, gelecekte herhangi bir durumu “ben darbe girişimi olarak gördüm” diyen sivillerin yapacakları eylemleri de kapsıyor.
O nedenle bu konunun kişiselleştirilmeden, tartışılmasına destek vererek tekrar gözden geçirilmesi uygun olacaktır. Bir kez daha vurgulamakta fayda var. Diğer tarafta ise devam eden OHAL ile bu kapsamda çıkarılan KHK’lar tartışması da çok önemli olduğu için gündemden düşmüyor.