Herkes aynı soruyu soruyor!
.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Parti kuracak” söylentilerini kesin bir dille yalanladı.
Aynı konuşmada 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine de değinen Gül “Bunu hemen atlatmak lazım. Bir an önce Türkiye’nin bu ortamdan çıkıp geleceğe bakması, bunu bir kabus gibi arkasında bırakmasını arzu ederim” dedi.
Aslında herkes bunu arzu ediyor, ancak…
Darbe girişimiyle FETÖ’nün devletin en hayati kurumlarında; TSK’da, Emniyet’te, yargıda, eğitimde, MİT’te, Diyanet’te yıllar içinde yayıldığı, birçoğunda hakim hale geldiği anlaşıldı.
Cumhuriyet tarihinin en önemli kalkışmalarından biriydi 15 Temmuz.
Daha öncekiler ordu içinde bir cunta tarafından yapıldığı, burada ise “futbola kadar bulaşmış” dev bir örgüt ağı olduğu için; “en tehlikelisi” demek yanlış olmaz.
Önce anlaşılmalı
Bu kadar büyük ve hala her gün ülkenin gündeminde olan bir terör örgütü, onun yaptığı darbe girişimi “tam olarak anlaşılmadan, yarım bırakılarak” yola devam etmek mümkün değildir.
Bu noktada bir şanssızlıktan söz etmek gerekiyor, tüm dikkatleri 15 Temmuz’a verip gerçekleri ortaya çıkarmak gerekirken Suriye ve Irak’taki savaş durumu, terör, başkanlık sistemi referandumu gibi konular öne çıkıyor ve araştırma bir türlü tamamlanamıyor.
Televizyonda konuyu tartışan hemen herkes “Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun sorularını cevaplaması gerektiğini” vurguluyor.
Komisyonun Ana Muhalefet Partili üyelerinin davet etmek istediği bazı isimlerin iktidar partili üyeler tarafından reddedildiğini duymak şaşırtıcı.
Neden mağdur?
15 Temmuz’un arkasındaki gerçeklerin anlaşılmasını en çok onların istemesi beklenir.
Örneğin; Komisyonun bazı üyeleri “15 Temmuz’un en karanlık anları 15.30-22.00 arası. Bu iki yüksek bürokratın; Fidan ve Akar’ın komisyona davet edilmesi gerekir” diyorlar.
İki eski Genelkurmay başkanı; Başbuğ ve Özkök de soruları cevapladığına göre onlar neden gitmesin?
FETÖ’nün son 14 yılın öncesinden başlayarak devlete sızdığı görülüyor ama son yıllarda “darbeye yeltenecek kadar” nasıl güçlendi sorusunun cevabı da bulunmalı değil mi?
Pazar günü; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “mağdur” tanık olarak ifadesinin alınması için girişimde bulundu haberi çıktı.
MİT Kanunu’nda Müsteşar’ın tanıklığı “başbakan iznine bağlı” olduğu için bu izin çıktığı takdirde bir savcı görevlendirilerek ifadesi alınacakmış.
Soruşturma dosyasında “Darbe girişimini saat 15’te MİT’e haber veren asker, bu askerin doğru söylediği anlaşılınca Fidan ve ekibinin Genelkurmay’a giderek Akar’la görüştüğü” gibi bilgilerin olduğu belirtiliyor.
Akar ise Anayasal Suçları Soruşturma Bürosu’ndaki ifadesinde “Saat 17-18 sıralarında 2’inci Başkan Güler’in kendisine MİT’ten gelen bilgiyi aktardığını” söylemiş.
Komisyon’a gitmeyeceklerse “saat 15-22 arasında tam olarak ne olduğu”nun anlaşılması için “Komisyon üyelerinin soruları” da alınarak savcı tarafından sorulabilir.
Çelişkili ifadeler açıklığa kavuşmalıdır.