Her Pazar Seçim var
.
Türkiye’ye gelen resmi konukların hemen tümü yargı üstüne konuşmayı çok seviyor.
Demokrasimizin en netameli sorunu olan “güçler ayrılığı” nasıl olması gerekiyor, en çok o konudaki yardımlarını sunar.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden de esirgemedi zahmetini.
“Bizim orada güçler ayrılığı değil güçlerin eşitliği diye anılır bu ilke” dedi.
Bizce de böylesi daha sağlıklı.
Güçler ayrılığındansa yasama yürütme ve yargıdan oluşan erklerin eşitlik nedeniyle uzlaşmak zorunda kalmaları, sistemin sigortası işlevi kazanıyor.
AKP’nin başına geçenler acayip enerji yükleniyorlar. İktidar 12 yıldan beri önümüzdeki her Pazar seçime girecek gibi yaşadı. Koşup almak için bir sebep yoksa yerinde zıplayarak uyanık ve zinde kalmaya çalıştı.
Son zamanlarda hukukçu okurlardan gelen uyarılarda belirgin bir artış fark ediliyor.
Çok normaldir.
Yanlış olan demokratik toplumu oluşturan kitlenin fark etmemesi, etse de önemsememesidir.
MİT Kanunu’nun değişmesi ile başladı macera. Şimdi mahkemelerin susturulmasına ve polisin yetkilerinin arttırılmasına sıra gelmiştir.
Polise ağır silâh neden lâzım, merak etmeğe değmez mi?
“Makul şüphe” denilen acayiplik halkı kendi devletine esir düşürecek; yazık değil mi, ayıp değil mi?
Dikta rejiminin ayak seslerini anlamak ve dirençle karşılamak gerekir. Yeterli tecrübeyi kazandık çünkü bu yolda.
Aksi halde “Her toplum lâyık olduğu yönetimi bulur” diyen özlü söz hükmünü yürütecektir.
Kumpasçılar bir zafer daha kazanmasın!
Konuşma zamanı
Siyasetin mutfağında uzun zamandır aşure ve sebze çorbası pişiyor.
Lezzetli ama karma karışık...
Yargıtay ve Danıştay başkanlıkları için yapılan seçimin sonuçları “Yüce Rabbim, verdikçe veriyor” diye kutlanmış, sandığı kontrol etmenin avantajı iktidar partisinde bayram sevinci yaratmıştı.
Çözüm Süreci, diken üstünde oturmanın tedirginliğini her geçen gün arttırıyor.
Süreç şehit cenazelerini ve anaların gözyaşı dökmesini durdurmuştur ama ne kadar zaman yararlanacağız?
Çünkü müzakerelerin tabiatından gelen gerçektir; bekleyiş, beklentileri arttırır.
Konuşma zemini doğar doğmaz uzlaşma fırsatını değerlendirmek gerekir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Öcalan’ın bile talep etmediği şeyler ileri süren HDP’lilerin hem Öcalan’ı hem hükümeti zor duruma düşürdüklerini öne sürdü.
Demirtaş ve arkadaşları bu şefkatli yaklaşım karşısında kim bilir ne kadar duygulanmışlardır?
Boş konuşmaları bırakmak lâzım!