Hayati mesele ve OHAL!
.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün “TBMM 26’ıncı dönem 2’inci Yasama Yılı” açılışında önemli açıklamalar yaptı.
Suriye meselesinin bizim için “hayati konumda” olduğunu, amacımızın “ terör örgütlerinden arındırılmış güvenli bölge” oluşturmak olduğunu…
Cerablus’tan başlayarak bölgede 5 bin kilometrekare büyüklüğünde bir güvenli bölge temin edildiğinde “terör ve mülteci sorununun çözüme kavuşacağını” söyledi.
“DAEŞ’in karşısına PKK/YPG’yi çıkarmaya çalışma” tezlerinin Fırat Kalkanı ile geçerliliğini yitirdiğini vurguladı.
Bu bölgeye sınırı olan ülkenin Türkiye olduğu, bu nedenle masanın dışında kalamayacağımız doğrudur.
Bugüne kadar ABD’ye birçok kez yaptığımız “güvenli bölge önerileri”ne aldığımız olumsuz cevaplar, başımıza bırakılan dev mülteci sorunu bizi buna zorladı.
25 MİLYAR DOLAR
Acaba güvenli bölge oluşturmak terör ve mülteci sorununu hangi oranda çözer?
PKK-PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekilmediği, hala orada olduğu bildiriliyor. Çekildiler dense bile Afrin ve Menbiç gibi yerlerin “PYD’nin elinde olması” yeterince sorun değil mi?
Güvenli bölge “3 milyon mültecinin kaçı”nın yaşamasına müsait olacak ve masraflarını, su ve elektrik gibi ihtiyaçlarını kim karşılayacak?
Türkiye’nin şimdiden “toplam 25 milyar dolar harcadığı” Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandığına göre buna eklenecek her masraf “kendi insanlarımızın hakkından alınmış” olmayacak mı?
Bu soruları düşünmek lazım. Diğer tarafta “ABD kast edilerek” söylendiği anlaşılan “DAEŞ’in karşısına PKK-YPG’yi çıkartma tezinin geçerliliğini yitirdiği” doğrudur, aynı adımları ÖSO ile de atabilirdi.
Türkiye’nin ABD ve koalisyon güçlerinden bağımsız olarak Suriye’de, Musul’da “IŞİD’e karşı” tek başına operasyon yapmamaya dikkat etmesi gerektiğini de not edelim.
MECLİS DEVRE DIŞI!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27’inci muhtarlar toplantısında “OHAL’in 3 ay daha uzatılacağını, hatta 12 ayın da yetmeyebileceğini” söyledi.
Erdoğan, CHP’nin; OHAL yetkileri ile hayata geçirilen hususların “Meclis’in rutin çalışmasıyla çözülebileceği” görüşüne katılmıyor.
Yalnız şunu unutmamak gerekir ki OHAL sürecinde “Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na verilen KHK (kanun hükmünde kararname) yetkisi” TBMM’yi tamamen devre dışı bırakmaktadır.
Bu durumun 12 aya uzaması “demokrasinin uzun süre askıya alınması” gibi bir durum doğuracaktır. Ayrıca bu süreçte binlerce kişinin “hak ihlalleri” konusunda şikayette bulunduğu biliniyor, hatırlayacak olursak Cumhurbaşkanı da bu kargaşayı dile getirmişti.
Şikayetler artarak sürmektedir.
OHAL kararnameleri ile “devlet yapısında değişiklik” yapılamayacağı, yapıldığı takdirde bunların “OHAL KHK’sı” olmaktan çıkacağı konusuna da önem verilmelidir.
Önümüzdeki günlerde de tartışılacak çok konumuz var. İyi Pazar’lar diliyorum.