Halk tarafından seçilmek!
.
Parlamenter sistemin “Türk tipi başkanlık” veya “partili cumhurbaşkanı” gibi bir başka sistemle değiştirilmesinin tartışıldığı bir dönemde demokrasi ve hukuk devleti adına açıklamaların üzerinde durmak gerekiyor.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un “Yargı kurum ve kuruluşları da Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı” ifadesi “kuvvetler ayrılığı”nı yok sayan bir ifadeydi ve ciddi bir tepkiyle karşılaştı.
Kurtulmuş tepkiler üzerine ifadeyi değiştirdi; “Bağlı sözcüğü doğru olmadı. İlgili demek daha doğru olur. Söylediklerim Anayasa’nın 104’üncü maddesini hatırlatmaktadır. Bu maddeye göre cumhurbaşkanı bütün devletin organlarının ahenk içinde çalışmasını gözetir.
Bütün organların ‘devletin başı’ olmak sebebiyle cumhurbaşkanı ile ilgisi vardır. Benim gibi ‘yasama-yürütme ve yargının birbirinden ayrı ve özellikle yargı bağımsızlığının demokrasinin en temel koşulu olduğunu bilen birini böyle bir şey söylemiş gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum”.
Hukukçular ne diyor?
Numan Kurtulmuş’un son cümlesinde sanki söylemediği bir şey söylenmiş gibi gösterilmiş ifadesi var oysa hemkendisinin “düzeltme yapması” hem de önemli hukukçuların eleştirileri hatayı ve “yargı bağımsızlığı”nın önemini gösteriyor.
Anayasa Mahkemesi’nden beklenen açıklama Eski AYM Başkanı Tülay Tuğcu’dan geldi; “Sayın Kurtulmuş’un Anayasa’yı bilmediğini düşünmüyorum... Yargı başkanları ile cumhurbaşkanı arasındaki ilişki ‘devlet nezaketi’ ile sınırlıdır” dedi.
Eski Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu “Yargı organlarının başkanları cumhurbaşkanına bağlı değildir. Hiç kimseden talimat almazlar” dedi.
Ak Parti’nin daha önce anayasa taslağı hazırlattığı Prof. Ergun Özbudun “Cumhurbaşkanlığı’nın devlet başkanlığının sembolik bir anlam taşıdığını, bütün diğer kamu kurumlarının, yasamanın veya yargı organının başı olmasının hiçbir şekilde düşünülemeyeceğini” söyledi.
Alışacaklar!
Diğer tarafta Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ben şu anda siyasi bir partinin genel başkanı değilim. Halkın yüzde 52’sinin oyunu alarak seçilmiş bir cumhurbaşkanıyım. Yargı organının da, yürütmenin de, yasamanın da cumhurbaşkanıyım” şeklinde konuştu.
Israrla aynı sözü tekrarlaması, yüksek yargı başkanlığı yapmış isimlerin, barolar ve birçok hukukçunun görüşü ile Erdoğan’ın görüşlerinin farklı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Burada açıklama bekleyen iki soru var; 1- “Halkın sandığa giderek seçtiği cumhurbaşkanı” ile “halkın kendi adına kararvermek üzere Meclis’e yolladığı vekiller tarafından seçilen cumhurbaşkanı” arasında neden bir fark olduğu düşünülüyor?
2- Siyasi parti genel başkanı olmamasına rağmen partisiyle ilgili tüm kararları veren, seçim mitingleri yapanCumhurbaşkanı’nın “yargının da cumhurbaşkanı olması” yargı bağımsızlığı adına ne ifade eder?
Yeni anayasada “güçler ayrılığı” da başka bir anlama dönüşecek gibi görünüyor. Ancak…
Başbakan Binali Yıldırım “Anayasa ne derse desin…” sözlerini rahatça söylediğine göre yeni bir anayasanın ne yararı olacağı ayrı bir soru işaretidir.