Gül ‘partisiz Cumhurbaşkanı’ mıydı?
.
Çarşamba gecesi İstanbul’un Gazi Mahallesinde teröristler ellerinde silahlarla rahatça dolaşıp araçlara kimlik kontrolü yapmışlar. Bu durum ilk olmadığı, mahalle halkının “güvenlik güçleri bir an önce çözüm bulsun”çağrısı yaptığı bildiriliyor.
Diğer tarafta ABD Dışişleri Bakanlığı yine IŞİD’i öne sürerek “Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın kolu PYD’ye ‘kantonlarını birleştirecek’ desteği vermeye devam edeceğini” ifade eden bir açıklama daha yaptı.
Terör gündemimizin en önemli konusu ama bugün ülkede yönetim sistemi değişikliğiyle ilgili olan “partili cumhurbaşkanı” tartışmasından söz edeceğiz.
Ak Parti’nin Davutoğlu değişikliğinden sonra “Türk tipi başkanlık” söylemini “partili cumhurbaşkanı” olarak değiştirmesi gündeme geldi.
Partinin Grup Başkanvekili Nurettin Canikli:
Bunun başkanlık sisteminden vazgeçildiği anlamına gelmediğini…
Ancak “bir geçiş formülü” olacağını…
“Türkiye’ye özel” bir yönetim modeli olmasını planladıklarını söyledi.
Referandum gerekmeyecek
Bu durumda “referanduma gerek kalmayacağı” da söylendiğine göre Anayasa değişikliği için gereken milletvekili sayısına bu kez ulaşılacağına inanılıyor.
Acaba MHP “başkanlık olmaz” itirazından vazgeçerek “partili cumhurbaşkanlığı”na destek mi verecek?
Canikli öncelikle Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisiyle ilişiği kesilir” diyen 101’inci maddesinde değişiklik yapılacağını, “kesilir” ifadesinin “kesilmez” olarak değişeceğini bildirdi.
Tabii hepsi bu kadar değil. Açıklamalar isim değişikliğine rağmen “başkanlık sisteminden farksız” bir yönetim şeklinin çıkacağını gösteriyor.
Önemli sorular!
Peki Cumhurbaşkanı Gül “partisiz cumhurbaşkanı” mıydı? O da Ak Partili’ydi ve önüne gelen tüm yasa değişikliklerini, yasaları, kararnameleri onayladı.
Bununla birlikte bazı antidemokratik uygulamalarda, gösteri hakkı veya sosyal medya yasakları gibi konularda farklı görüşler de ortaya koydu. Partiler arası anlaşmazlıkları düzeltme çabası gösterebilecek kadar tarafsızlığı koruyabildi.
Cumhurbaşkanı Demirel de daha önce genel başkanlık, başbakanlık yapmasına rağmen bunu en iyi başaran isimlerden biriydi.
Onlar döneminde görülmeyen sorunlar neden bugün neden “başkanlık sistemi olmazsa istikrar olmaz” noktasında, bunu anlamak zor.
“Yürütmenin başı” da Cumhurbaşkanı olacaksa “başbakana ne gerek var”, bu da anlaşılmıyor.
Evrensel standart....
AKP Sözcüsü Ömer Çelik “Çift kamaraya ve federal sisteme ihtiyaç duymuyoruz. Türkiye’nin buna ihtiyacı ihtiyacı yok” derken “evrensel standartları koruyacağız” da diyor.
Çift kamara dediği; başkanları denetlemek için 2 ayrı meclisin olması, yani “senatonun da denetlemesi”dir.
Federal sistem ise ayrıca “o ülkelerde zaten baştan var olan her eyaletin valilerinin ilaveten denetimi” demektir.
Yüksek yargı ve HSYK üyelerinin çoğunun aynı parti tarafından seçildiği bir yargı tablosu ve yukarıdaki durumla evrensel standartta değil, gerçekten “Türkiye’ye özel” bir sistem ortaya çıkar.
Hayırlı mı olur, bunu da yaşayarak görürüz.