FETÖ, başkanlık ve tecavüz yasası!
.
FETÖ darbe girişiminin ardından yapılan operasyonlarda son olarak iki muhalefet liderinin; Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’nin korumaları “bylock haberleşme sistemini” kullandıkları için açığa alınmış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Akar dahil en üst düzey isimlerin yakın korumaları, yaverleri FETÖ’cü çıkmıştı, muhalefet liderleri de buna katılmış oldu.
Devlet kurumlarına örümcek ağı gibi yayılan, HSYK’dan Yargıtay’a, Danıştay’a kadar yargı kurumlarına “pazarlıkla” yüzlerce üye aldıran örgütün şu ana kadar sadece “siyasi ayağı”na dokunulmadı.
Oysa en önemlisi bu örgütün güçlenmesini sağlayan, bu pazarlıkları yapan-yaptıran ve bazılarının adı da itirafçılar tarafından verilen siyasetçi ve bürokratlardır.
Akar ve Fidan…
Bu konuda en çok gündeme gelen sorulardan biri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “15 Temmuz günü ve gecesi” ile ilgili ifadelerini Darbe Araştırma Komisyonu’na vermemiş olmaları…
Cumhurbaşkanı 15 Temmuz’dan sonra “İstihbarat eksiği” olduğunu söylemiş, “Bu eksik olmasa darbe girişiminin önüne geçilebilirdi” demişti.
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu son günlerde sık sık “Darbe girişimi önceden biliniyordu, bu ortaya çıkacaktır” iddiasını tekrarladığına göre herkesin açık konuşarak olayı aydınlatması toplum ve adalet açısından çok önemlidir.
Adalete güvenin sarsılmaması açısından hiçbir kurum ve kişiye ayrıcalık tanınmamalıdır.
Başkanlık provası…
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Şu anda başkanlık sisteminin provasını yapıyoruz. 330’u bulduğumuz anda referanduma gideriz. 367’yi bulsak da gideriz… Kısa süre sonra meydanlarda referandum mitingleri başlayacak” diyor.
O kadar çok “anlaşılmayan” var ki bu konuşmalarda.
Türkiye şu anda bir demokrasi ise “rejim değişikliği” anlamına gelen bir sistem, henüz Meclis karar vermeden, referandum yapılmadan nasıl “prova olarak” başlatılmış olabilir?
Sonuç şimdiden belli ise ve o nedenle provası başlatılmışsa bu kadar sıkıntılı bir dönemde Türkiye neden bir “sandık telaşı ve masrafına” sokulacaktır?
“Türk usulü başkanlık” sisteminde daha keskin olacağı söylenen fakat incelendiğinde bunun tam tersi bir tablo çıkacağı görülen “güçler ayrılığı” konusu da halka açıklanması gerekenler listesinin başında geliyor.
“Küçüğün rızası”
Perşembe gecesi geç saatte Ak Partili 6 milletvekili tarafından emrivaki gibi Meclis’e getirilen “çocuk tecavüzcüleri” ile ilgili önerge bu kadar sorun arasında gündeme bomba gibi düştü. Önergenin verildiği andan başlayarak tüm ülke bu konuya kilitlendi.
Başbakan ile Adalet Bakanı’nın önergeyi savunmaları, özellikle Adalet Bakanı Bozdağ’ın “Tecavüz değil, küçüğün rızasıyla gayrı resmi evlilik”lerden söz edildiğini açıklaması büyük tepki almaya devam ediyor.
Birden çok çocuğa cinsel saldırıda bulunan sapıkların haberlerine her gün rastlanırken, bir önerge verilecekse bu ancak “cezaları ağırlaştırmak” yönünde olmalı, toplum daha fazla gerilmeden bu önerge geri çekilmelidir!