En değerli sermaye
.
Ekonomiyi TL-faiz-döviz çaprazında, her sabah “devam mı, tamam mı” sınavına sokamazsınız.
İstikrarı bundan daha tehlikeli bir kumara mahkûm edemezsiniz.
Merkez Bankası’na mevcut devlet düzeninin ne büyük önemi atfettiğini kimse hatırından çıkarmamalı.
Merkez Bankası’nı şu anda hiç kimseyle bağlantısı olmayan bir “devlet adamı” yönetiyor.
Sadece vatana ihanetle suçlanabilen bu zat, devlete ve topluma karşı yükümlendiği sorumluluğu şimdiye kadar “kahramanca” yerine getirmenin cesaretini gösterdi.
Merkez Bankası’nın başı Başçı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kara listesine girmenin sonuçlarını bile bile kurumun bağımsızlığını “kelle koltukta” savundu.
Parayla oynamak...
Teslimiyetten söz edilemez ama Cumhurbaşkanı’nın inadını kırmak, iktidar kadrosunu yenilgi psikozuna sokmamak ve krizi beslemenin günahına ortak olmamak...
Merkez’i yarım puanlık inip çıkmaların sorumluluğuna bu kaygılar bulaştırmıştır.
Cumhurbakanı’nın sahip olduğu ekonomi bilgisi onu sınıfının en ayrıcalıklı öğrencisi, sonra da uygulayıcısı yapmıştır diyebilir miyiz?
Mümkündür ama ipteki cambazın rolünü tek başına üstlenmekten uzak durma akılcılığı onu başarıya neredeyse tek başına taşımıştır.
Tayyip Erdoğan’ı başarıya götüren nedenlerin başında, Derviş patentli ekonomik istikrar programını hiç bozmadan uygulamaya sokması gelir.
Şanssızlığımıza üzülmekte haklı olabiliriz.
Çünkü Erdoğan hükümetleri bir gruba oturduğu yerde milyonlar kazandırmış, bazılarını da fakirliğe sürüklemiştir.
Bir hükümetin, yetkilerini bu kadar haksız şekilde kullanmaya hakkı olmaması gerekir.
Paylaşmak yasak mı?
Oniki yıldır bir çok hükümet gördük. Ama bunların neredeyse tümü aynı tutkulardan besleniyor.
Parayı çok seviyorlar.
İktidarı hiç kimseyle paylaşmak istemiyorlar.
İşte örneği...
Yine bir kriz, başkanlık takıntısı ile gündemden kopamayan model çatışmaları, yetmemiş gibi kovsak da yerinden oynamayan savaş acıları, işsizlik ve yoksulluklar..
Dışarıdan uyarıyı AB yaptı.
İç Güvenlik Paketi paylaşılmadı diye yine eleştiri, yine tehdit.
İçerden gelen ses yalanlıyor mu uyarıyı?
Hayır, o eksiğin sözcülüğünü Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç yaptı geçen gün.
Bütün bu sorunları sıraladıktan sonra sözlerini şöyle bağladı:
“Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden endişe duymamak mümkün değil diye düşünüyorum..”
Asıl siyaset düşünmeli..