Dokunulmazlık ve İnsani Zirve!
.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasında AKP neden bu kadar ısrarcı oldu, CHP’nin rolü, sonuç ülkeye olumlu mu yansıyacak, olumsuz mu soruları hala tartışılıyor.
Acaba CHP “aynı referandumda dokunulmazlıklar ile partili cumhurbaşkanı konularının birlikte oylanmasının önüne mi geçmek istedi” sorusu soruluyor.
İki konunun aynı referandumda iki sandıkla oylanmaması doğrudur, ancak…
CHP içinde “Eğer parti yönetiminin terör ve Güneydoğu politikası doğru ve tutarlı olsaydı HDP ile aynı kefeye konma endişesi olmaz ve dokunulmazlıklara ‘hayır’ diyebilirdi” düşüncesinde olanlar az değil.
Ak Parti’nin “dokunulmazlıkları kaldırma”daki ısrarı ise “şehitlerin hesabını soruyoruz” mesajını halka iletmede, böylelikle olası bir seçim veya referandumda “oy arttırma”da kuşkusuz etkili olacaktır.
Kriz ihtimali
Öte yanda HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş hakim ve savcılara hitaben “Şimdiden söylüyorum kendi ayağımızla gelmeyeceğiz, ona göre hazırlık yapın. Ya tutuklama, yakalama ya da zorla getirme” dedi.
Bu şekilde davrandıkları takdirde HDP milletvekillerinin sorguya çağrılmasında bile olaylar yaşanması gerçekten ülke içi ve dışında yeni krizler doğurabilir.
“Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da (Güneydoğu) eylemlerimizi arttıracağız” diyen PKK, terörünü daha da tırmandırabilir.
Batı’nın söz konusu yargı sürecini “Türk devletinin Kürtlere baskısı” gibi yansıtması büyük olasılıktır.
Bu konuda atılacak her adımın ve tabii yargının; dosyası olan tüm milletvekilleri konusunda “adil ve dikkatli olması” büyük önem taşıyor.
Tutulmayan sözler
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bugüne kadar mülteciler için 10 milyar dolar harcadık, bize gelen 400 milyon dolar” diyor.
AB ile Türkiye arasında imzalanan “Geri Kabul Anlaşması” şartı olarak Türk vatandaşlarına Shengen bölgesinde vizesiz dolaşım hakkı tanınacaktı, bu da ileri bir tarihe bırakıldı.
Aynı anlaşma konusunda “AB’ye girmemiz için müzakereler hızlanacak” denmişti.
İngiltere Başbakanı Cameron iki gün önce ; “Türkiye’nin AB’ye üye olması 3000 yılından önce mümkün görünmüyor. En azından onlarca yıl alır, o aşamada bile ‘hayır’ diyecek durumdayız” dedi.
Bir süre “Türkiye’nin AB’ye girmesine destek veren” Cameron bile bu tavrını değiştirdi.
AB Komisyonu da “Türkiye ile AB arasındaki mesafe azalmıyor, artıyor” açıklaması yapmıştı. Kısacası aldığımız milyonlarca mülteciyle baş başa kaldık.
Lafla peynir gemisi…
Dün İstanbul’da başlayan Dünya İnsani Zirvesi’nde Türkiye’nin “Suriyeli mülteciler, bizim ‘açık kapı politikamız’ın tüm ülkelerce benimsenmesi” gibi konular üzerinde duracağı belirtildi.
ABD ve AB’nin Suriye ve mülteciler konusundaki ikircikli tutumlarına bakınca bu zirvede verilen sözlerin tutulacağı konusunda da şüpheye düşmek mümkün.
“Açık kapı politikası”nı ise bizden başka bir ülkenin kabul etmeyeceği kesin sayılır.
İnsani yardım iyidir, gereklidir ama en zengin ülkeler her kuruşu hesaplarken bizim “milli gelirimize göre insani yardımda dünya birincisiyiz” dememize sevinmek mi gerekir acaba?