Dokunulmaz konular!
.
Türkiye ciddi ve acilen çözülmesi gereken sorunlarla karşı karşıya… Bunlardan ilk akla gelenler “ Suriye meselesi, terör ve mülteci” sorunlarıdır.
Dün yine Hakkari’de güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında çıkan çatışmada 2 uzman çavuş şehit oldu, 1 askerimiz yaralandı.
Operasyon nedeniyle Diyarbakır’ın Lice ve Hani ilçelerinde 22 mahallede Çarşamba gününden başlayarak ikinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Terör devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmada “Terör örgütüne operasyonların; silahlarını betonlayıp gömene kadar, tüm elemanları tasfiye olana kadar devam edeceğini” söyledi.
Çözüm süreci var mı?
Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP Van Milletvekili Beşir Atalay ise seçimden sonra “Çözüm sürecinin mimarı Ak Parti’dir ve geleceği de Ak Parti’ye bağlıdır. Biz dokunulmaz konulara dokunuruz, çözülmez konuları çözeriz” demişti.
Bu durumda “çözüm süreci tekrar başlayacak mı” sorusunun cevabını anlamak kolay değil.
Batı medyasının seçim sonrası Türkiye ile ilgili makalelerinde “çözüm sürecinin tekrar başlaması gerektiğine, terör ve mülteci krizinin turizmi vurduğuna, dış politikanın ekonomiyi tehdit eder hale geldiğine” vurgular var.
“Çözülmez konuları çözmek” bir iktidar için başarıdır ama aynı zamanda görevdir. Burada “neyin, nasıl bir anlaşma ile çözüleceği” önem taşıyor.
Çözüm sürecinde nelerin tartışıldığı, taleplerin ne olduğu, “sona yaklaştık” açıklamalarının neleri içerdiği konularını sadece masadaki taraflar biliyordu.
Dış destekli terör
7 Haziran sonrasında Türkiye’de yaşanan terör olayları yapılan açıklamalardan da bilindiği gibi “birden çok terör örgütü”nün yarattığı olaylardır. Bunların artık sadece ülke içindeki terör örgütüyle değil, Suriye ve diğer bazı ülkelerle bağlantılı olduğu, dış politikamızın içeri yansımalarının önemi açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de PYD’nin 4’üncü kanton ilanının, Batı tarafından Rojova’nın “Suriye Kürdistanı” olarak ifade edilmesinin Türkiye için tehdit olduğunu söylemişti. Bu durumda ortada sadece “Türkiye içindeki PKK” varmış gibi silahları gömmek veya elemanlarını tasfiye etmekle ilgili vurgular olayın dış bağlantı boyutunu küçümsemek sayılmaz mı?
IŞİD ve diğer terör örgütleri de faaliyete devam ederken onları unutmamak gerekmez mi?
Mülteciler ve güvenlik
İngiltere Başbakanı David Cameron ülkesinin de “Suriye’de IŞİD’e karşı düzenlenen harekata dahil olmasını” istemiş ama parlamentodan onay çıkmamış. Bunun nedeni İngiliz Parlamentosu’nun kendi askerini ve ülkesini IŞİD’in hedefi haline gelmekten korumaya çalışmasıdır.
Dün Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’un “Türkiye, AB ülkelerine gelmek isteyen sığınmacıları birkaç günde durdurma gücüne sahip. Ama sadece maddi yardım değil, Türkiye’ye vize serbestisi ve AB’ye üyelik için açık bir perspektif istiyor” sözleri de yine kendini koruma için söylenmiştir.
Bunların hepsini göz önüne alarak içerde ve dışarıda dikkatli karar vermemiz gerekiyor!