Doğuma aile karar verir!
.
Siyasi konuşmalar veya televizyonlardaki tartışmalarda doğruların yanında “yanlış mesajlar ve açıklamalar”ın sonuç olarak topluma zarar vereceği şüphesizdir.
Ne yazık ki bu konuşmalarda “bir doğru, bir yanlışı götürmüyor”, yanlış olan sözler insanların beyninde yer ediyor.
Örneğin Cumhurbaşkanı büyük kalabalıkların önünde “Müslümanlıkta doğum kontrolü yoktur” dediği zaman böyle bir sözün din bilimciler ve tıp bilimciler tarafından uzun uzun tartışılması ve açıklığa kavuşması gerekir.
Bu tartışma Müslüman toplumlarda yüzyıllar önce bile yapılmış, ne tür korunma yöntemlerinin mümkün olabileceği araştırılmıştır.
Batı engelliyor mu?
Doğum kontrolü istemeyenler bunu dine, hadislere, neslin korunması ve nüfusun çoğaltılmasına bağlıyor.
Nüfusu 80 milyona dayanan ve yakında Türk vatandaşı olacak milyonlarca mültecinin de doğum yapmaya devam ettiği bir ülkede “nüfusun çoğaltılması” gibi bir sorundan söz etmek zordur.
Geliştirilen teknolojik imkanlar ve ilaçlarla “hamileliği baştan önlemek” mümkündür.
Binlerce hadis arasında “hangisinin doğru, hangisinin sonradan ilave edilmiş olduğunun anlaşılmadığını, bunların dikkatle incelenerek ayrılması gerektiğini” ise bizzat Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez “başkan yardımcısı” olduğu dönemde televizyonda açıklamıştır.
Bu konuda kısa bir araştırma yaptığınızda İnternette bazı sitelerde “Batı’nın doğudaki nüfus artışını engellemek istediği” şeklinde yorumlara bile rastlıyorsunuz.
Oysa Doğu’daki nüfus artışı Batı’nın umurunda bile değildir, insan nüfusu arttıkça dünya kaynaklarının yetmeyeceği ise bilimsel bir gerçektir.
Tarihe karışmadı
Neslin türemesi zorunludur, bunu engellemek insani ve İslami değildir deniyor.
Neyse ki daha gerçekçi din adamı yorumları da var. Örneğin “Mazeretli azil” başlığı altında fıkıhçılar;
“Kocanın gelirinin az olması, eğitimin yetersiz kalması ve çocuğun iyi yetiştirilememesi, çocuk doğurma haklarının kadına ait olması” ve daha bir dizi nedenle bu şekilde doğum kontrolünün yapılabileceğini bildirmişler.
Doğum kontrol ilaçlarının “spermin yumurtayı aşılamasına mani olduğu” için kullanılabileceği, spiral kullanımının “aşılamayı engellediği” ortaya çıkınca fetvalarını değiştirerek “bu caizdir” dedikleri anlatılıyor.
Kısacası, hamilelik “zararsız şekilde önlenebiliyorsa” dinen bir sakınca olduğu söylenemez. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın “Doğum kontrolü lafı tarihe karışmıştır” sözü de geçerli değildir.
Medeni ülkelerde doğum kontrolü onlarca yıldır yapıldı ve hala her yöntemle yapılıyor.
Bakan Akdağ “doğum kontrolünün ayakta durması gerektiğini” söyleyen tıp doktorlarını cehaletle suçladıktan sonra kendisi de; “Buna aileler karar verir. Zorla kimseye sen çocuk doğur veya doğurma telkini yapılmamalıdır” demiş.
Doğru olan; Bakan’ın son cümleleridir, karar ailelere aittir. Bu konuda cami fetvalarıyla veya siyasi konuşmalarla baskı yapılması kabul edilemez.
Daha çok çocuk isteyeceğimize, mevcut çocukları “tehlikelerden, tecavüzlerden, yoksulluktan kurtarmaya” çalışmamız gerekiyor!