Devleti sorma hakkı!
.
Başbakan’ın Muş’ta yaptığı konuşmada “Her sokak İstanbul sokakları kadar güvenli olacak” dediğinin ertesi günü Güneydoğu’nun birçok il ve ilçesinde sokaklar savaş alanı gibiydi.
“Kilisliler endişe etmesin, tüm güvenlik önlemleri alınıyor” sözünün arkasından Kilis’e bir gün içinde 4 roket atıldı.
1 Mayıs nedeniyle güvenlik önlemlerinin arttırıldığı Pazar günü Nusaybin’de yine her nasılsa “fark edilmeden” yola tuzaklanan patlayıcı ile
3 askerimiz şehit oldu, 14 asker yaralandı.
Şırnak’ta 1 şehit verdik. Gaziantep’te Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan bombalı araç saldırısında
2 polis şehit oldu, 19 kişi yaralandı.
Aynı gün Dicle Jandarma Komutanlığı ve lojmanlara PKK “2 ton bomba” yüklü araçla saldırdı, 1 asker şehit, 25 yaralı…
Rus dürbünleri
Şırnak’ta yapılan operasyonlarda “PKK’nın sokaklara kamera yerleştirdiği, soba içlerine, kanalizasyonlara bile patlayıcı tuzakladığı” ortaya çıktı.
Ele geçen dürbünlerin ise “Rus yapımı” olduğu anlaşıldı.
Bir yanda sınır ötemizde kurulacak Suriye Kürdistanı için PYD’nin almaya çalıştığı Azez-Cerablus hattından yapılan ve “IŞİD yapıyor” denilen roket atışları, diğer yanda PKK’nın Güneydoğu’yu savaş alanına çevirmesi…
Bütün bu olayların birbirine bağlı olduğunu, Esad ve Rusya’nın bu olaylardaki rolünü, ABD’nin “PYD ile PKK bağlantılıdır” demesine rağmen PYD’ye vermeye devam ettiği desteği açıkça ortaya koymazsak bu “IŞİD-PKK ortaklığı” ile yapılan saldırılar durdurulamaz.
Bölgeyi bütünleştirmek…
Başbakan Davutoğlu “Türkiye’nin bir başarı hikayesinin tekrar etmesinden korktukları için Arap Baharı’nı yok ettiler. Bölgedeki statükocu aktörleri güçlendirerek bunu yaptılar. Bizim bütün meselemiz bölgeyi bütünleştirmek” dedi.
Oysa bu gelişmelerin “Türkiye’nin başarı hikayesiyle değil, Ortadoğu haritasının değiştirilmekte olmasıyla” ilgisi var.
Bizim meselemiz de “bölgeyi bütünleştirmek” değil, kendi topraklarımızın Suriye’nin kuzeyinde yapılan operasyonların benzerinden korunmasını sağlamak olmalı.
Öncelikli meselemiz bütün gücümüzle “şehit vermemek için ülkemizdeki IŞİD ve PKK militanları nasıl temizlenecek” sorusunu çözmek olmalı.
Sorumluluk kimde?
Eğer Türkiye’de “tonlarca patlayıcı ile canlı bomba saldırılarıyla” yüzlerce insanımızı kaybediyorsak, şehit analarının ve eşlerinin evlatlarının gözyaşları dinmiyorsa, toplumun “devlet nerede, neden önleyemiyor” sorusunu sorma hakkı vardır.
PKK yollara kamera yerleştirmiş ve bu fark edilmemişse aynı soru sorulur.
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın “birçok masum insanın da hayatını tutukluluk nedeniyle kaybettiği” Ergenekon sürecinde haksız yere Silivri Cezaevinde 6 yıl geçirmesi sonucunda ağır şekilde hastalandığı anlaşıldı.
DDT izlerine rastlanan karaciğerini kurtarmak için kök hücre tedavisi yapılıyor.
Ergenekon-Balyoz davaları için “Kumpastı, paralelin zulmüydü” dendiğinde nasıl ki “devlet neredeydi” sorusu soruluyorsa, terör olaylarında da devletin önlemleri ve dış politikası sorulacaktır.
Siyasi çekişmeler bitmeli, teröre çözüm ve diğer konular çok yönlü olarak ele alınmalıdır.