Devlet KHK’larla mı yönetilecek?
.
Başbakan Binali Yıldırım “OHAL’in en kısa zamanda bitmesinin önemli olduğunu” söylerken devletin yapısı OHAL’de çıkarılan “kanun hükmünde kararname”lerle değişecek gibi görünüyor.
Örneğin Türk Silahlı Kuvvetler yapısı 3 kanun hükmünde kararname ile tamamen değiştirildi.
2 sivil ve 14 askerden oluşan Yüksek Askeri Şura (YAŞ); 11sivil ve 4 askerden oluşan yapıya çevrildi. Adı da artık “Yüksek Askeri” değil, “Yüksek Sivil Şura (YSŞ)” olacaktır herhalde.
Kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı, Genelkurmay Başkanı ve MİT de Cumhurbaşkanı’na bağlandığında Genelkurmay Başkanı’nın ünvanı da değişmek durumunda kalabilir zira komuta edeceği bir ordu kalmadı altında.
Onun yerine orduya Milli Savunma Bakanı komuta edecek, Cumhurbaşkanı ve Başbakan da hem Genelkurmay Başkanı’na hem de kuvvet komutanlarının altındaki askerlere doğrudan müdahale edebilecekler.
Okulların kaynağına sızmış
Bu sistemi başka ülkelerle karşılaştırarak “orada da böyle” diyenler var ama unutmamak gerekir ki Türkiye’nin coğrafi konumu da, dış ve içteki sorunları da Batı ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar ağırdır.
Bir defada, darbe girişimi nedeniyle Harp akademileri ve tüm askeri okullar kapatıldı. Onların yerine “Milli Savunma Üniversitesi” kurulacak.
Yani bundan sonra hangi görüş iktidarda ise okulların o görüşlerin etkisinde eğitim verme ihtimali olacaktır, istendiği takdirde tüm okul kitaplarının, eğitim müfredatının keyfe göre değiştirildiği daha önce görülmüştür.
Başbakan “Kapattık çünkü FETÖ okulların kaynağına kadar sızmış” diyor.
Peki, ülkenin siyasi yönetiminin yıllar süren ihmali neticesinde oluşan bu “sızma”nın cezasını aradaki “asker olma idealiyle o okullara girmiş” masum öğrencilerin çekmesi haksızlık değil mi?
“Hepimiz destek verdik”
Başbakan Yıldırım “Bizim iktidarımızda darbe girişimleri hep püskürtülmüştür. Ne 27 Nisan, ne 17-25 Aralık, ne de FETÖ’nün kanlı girişimine pabuç bıraktık. 17 Aralık’tan sonra bunlara verilen destek hiçbir şekilde masum görülemez” dedikten sonra;
“Önceden hepimiz verdik” dedi.
(Hatırlayalım 27 Nisan e- muhtırası diye anılan Yaşar Büyükanıt muhtırası için “O muhtıra değil, bildiridir” diyen de kendi partisiydi.)
Başbakan’ın sözüne göre “17-25 Aralığa kadar Ak Parti, Cemaat’e ses çıkarmamış hatta destek vermiş”.
Dün Hürriyet’teki röportajda Ak Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara, Gülen konusunda uyarı yapanların yıllar boyu “Bunlar temiz, parlak, yetişmiş çocuklar kıskanıyorsunuz” diye terslendiğini… Kendisi gibi yüzlerce insanın farklı ortamlarda bu sorunu dile getirdiğini” anlattı.
Bunlar göz önüne alındığında, ihmaller ve destekleri göz ardı etmenin, bütün sorunu askeri okullarda ve sistemde aramanın yanlışlığı görülür.
OHAL “Darbe tehlikesi bitene kadar ve darbecileri daha kolay yakalamak için” ilan edildi.
Bu nedeni unutarak demokrasiyi askıya almak, Meclis’i devre dışı bırakarak ve Anayasa değişikliği gerektirmeden KHK’lerle devletin yapısını değiştirmek çok daha ciddi sorunlara yol açabilir!