Bir gece Kandil’de…
.
Haberleri dinledikçe, okudukça insan “Türkiye artık hiç gülmeyecek mi” endişesine kapılıyor.
Öncelikle ortada bir “yargı sorunu” olduğunu kimse göz ardı edemez. Öyle kararlar çıkıyor ki yargıdaki FETÖ üyelerinin hala temizlenmemiş olduğu akla geliyor.
FETÖ’den tutuklananları tutuklayanların da FETÖ’cü çıktığı bir süreçte her şey mümkündür. Örneğin “FETÖ üyesi oldukları iddiasıyla” tutuklu bulunan insan hakları aktivistleri “Bizim FETÖ ile ne ilişkimiz olabilir? Biz solcuyuz, FETÖ’cü değiliz. Almanya’ya tepki olarak tutuklandık ama biz Türk’üz” diyorlar.
Aralarında ciddi rahatsızlık bildiren kadın tutuklu, “sol gözüm protez, 2 günde bir bakımı gerekiyor, 20 günde bir bakılabiliyor” diyen erkek tutuklu var.
Müdahale edilebilir
Kadın aktivistlerin bir arada kalmalarına bile izin verilmiyor, hepsi tek başına tecrit edilmiş halde. Aynen tutuklu Sözcü ve Cumhuriyet gazetesi mensupları gibi, tutukluluk için kabul edilebilir bir neden gösterilmeden cezaevinde tutulma süreleri uzatılıyor.
KHK ile ihraç edildikleri işlerine dönmek için açlık grevinde olan bir akademisyen, diğeri öğretmen 2 kişi tutuklu vaziyette ve ölmek üzereler ama onlara da müdahale edilmiyor.
Tecavüzcülere, katillere “iyi hal indirimi” yapabilen bir yargının bu olaylardaki katılığı dikkat çekici değil midir?
Toplumun yargıya güvenini büyük ölçüde etkileyen, Türkiye’ye dünyanın gözünde “hukukun işlemediği bir ülke” imajı veren bu tür kararlar üzerinde durmak hala gerekmiyor mu?
FETÖ mensuplarının yerleştiği ve kurdukları kumpaslarla asker-sivil yüzlerce kişiye yıllar boyu hapis işkencesi yaşattığı yıllardan geçtik. Sonra “kumpas” dendi ve o işkenceler unutuldu. Türkiye “benzer haksızlıkların yaşanmaması için” bu acı deneyimden ders çıkarmalıdır.
DEAŞ ve PKK
Sokakta gösteri yapan kadınları tartaklayan, üstünü başını dikkatle arayan polis, yakalanan ve İstanbul Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen DEAŞ’lıyı aramadığı için terörist sakladığı bıçakla 1 polisimizi şehit etti, kendisi de öldürüldü.
Bu DEAŞ’lı “canlı bomba” olduğu şüphesiyle İstanbul’da yakalanmıştı. DEAŞ militanlarını yakaladıktan sonra serbest bırakan mahkemelerin bunda sorumluluğu yok mudur?
Türkiye’de kaç IŞİD militanının serbestçe dolaşmakta olduğunu biliyor muyuz?
Batman’da 2 askerimiz(27 ve 24 yaşlarında), Tunceli’de 1 askerimiz (24 yaşında) PKK saldırılarıyla şehit düştü.
Hain PKK terörü Güneydoğu’da kalmıyor, Karadeniz’de Trabzon’da 15 yaşındaki Eren Bülbül ve kıdemli bir başçavuş da PKK saldırısında şehit düştü.
ABD hala “PKK konusundaki hassasiyetinizi anlıyoruz” deyip PKK’yı silahlandırmayı sürdürüyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli ise Irak ve Suriye’de Kürdistan ilanına az zaman kalmışken, PKK terörü yıllardır ara vermezken şimdi “Bir gece Kandil’de görünmenin zamanı gelmiştir” diyor.
PKK-PYD’nin çoktan Kandil dışında başka merkezler kurduğunu ona kim anlatacak? Şimdiden 2019 yılındaymış gibi seçime yoğunlaşacağımıza güney sınırımızı ve PKK’yı gündeme oturtmak zorundayız.