Batı darbeyi neden kınamıyor?
.
NewYork Times Türkiye’yi ağır şekilde eleştiren ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın da tepki gösterdiği bir yazı yayınlamış.
Bu yazıya göre ABD’li yetkililer, Erdoğan’ın ABD’ye baskısının “daha birkaç yıl öncesine kadar müttefik olduğu Gülen’in iadesini” sağlamak için olduğu düşüncesindeymiş.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “Darbeyle ilişkileri olduğu ve Gülen’in iadesi” konusundaki sert açıklamaları, AB Komisyonu açıklamaları da Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin bozulabileceği ihtimalini ortaya koyuyor.
Asıl mesele!
Burada çok dikkat edilmesi gereken nokta OHAL ilanından ve AİH Sözleşmesini “askıya alma” kararından sonra Türkiye’nin “dünya standartlarında demokratik değerler ve hukuk devleti sınırları”ndan uzaklaşmamasıdır.
Takdir etmek gerekir ki Türkiye’de şu anda hakim olan kaos ortamı, arka arkaya gelen itiraflar, ihraçlar, akıl erdirilmeyen bazı gözaltı kararları Türk halkı tarafından bile güçlükle anlaşılır durumda…
Bazı kişiler “yazdıkları twitler nedeniyle” tutuklanırken, 15 Temmuz darbesini MİT’e gelerek ihbar eden ve zamanında önlem alınsa “darbe girişimini önleyebilecek” uyarıyı yapan Binbaşı da TSK’dan ihraç edilmiş.
Oysa bu Binbaşı’nın “zaman zaman MİT’le ilişki içinde olan isimlerden” olduğu bildiriliyor. Bu çelişkiyi anlamak kolay mı?
Örneğin Gülen’in “KPSS sorularının sınavdan önce kendisine gösterildiğini ve ezberlemesinin sağlandığını” anlatan akrabası “etkin pişmanlıktan yararlanarak” itirafçı olmuş.
İade-i itibar!
O KPSS sınavlarında, askeri okul ve diğer okul sınavlarında çalınan ve “Cemaat taraftarlarına verilen” sorular yüzünden yıllarca mağdur olan, hakkını kaybeden, Cemaatçiler tarafından okullarından atılan öğrenciler ne olacak?
Sivil-asker yüzlerce onurlu ve masum insana yıllar boyu cezaevlerinde yaşatılan işkence, orada olduğu için kanser olarak veya kalp krizinden ölen, bu nedenle intihar eden subaylar için şimdi “iade-i itibar” neye yarayacak?
Onların mağduriyetinin baş nedeni de FETÖ olduğuna göre hayatını kaybeden masum insanlar “demokrasi şehidi” sayılacak mı? Çıkabilenlere tazminat ödenecek mi?
“Abd-Cemaat-biz”
Geçenlerde bir ara TV’de 23’üncü dönem Ak Parti Milletvekili Abdurrahman Kurt’un 2014 yılında Tarafsız Bölge programında yaptığı konuşma verildi ki Google’da da bulmak mümkün.
Kurt bu konuşmada altını çizerek:
“Doğrudur, Cemaatle biz de ittifak yaptık. Askeri vesayete karşı mücadele verirken ABD’yle beraber Cemaat de bizim yanımızda yer aldı. ABD askeri vesayeti yıkmak için Cemaat’i görevlendirmişti” demiş. Bunun anlamı nedir? “Cemaat Kumpası” olduğu açıklanan ve “askeri vesayet” masalıyla yüzlerce kişinin cezaevlerinde kaldığı, müebbet hapis cezaları aldığı Ergenekon-Balyoz süreci örneğin bu sözlerle nasıl bir tabloya dönüşmektedir?
Bu konuların açıklanması, her terör örgütü davasında olduğu gibi “yargıya hesap verilmesi”gerekmeyecek mi?
Batı’nın beklediğimiz desteği vermemesine kızarken önce bu olaylardaki karmaşayı kendimiz çözmeli, soruların cevabını kendimiz bulmalıyız!