Batı’dan kopmak ya da kopmamak!
.
Aynı anda birçok sorunla uğraştığımız, Suriye’de savaş ortamına girdiğimiz, IKBY referandumunun sonuçlarını düşündüğümüz, Barzani’nin Kerkük’ü ele geçirmek için savaştığı, ABD ve AB ile gerginlikler yaşadığımız bir süreçteyiz.
Cuma günü Atatürk Havalimanı’ndaki metro istasyonunda da Cezayir uyruklu 2 kişi bir kadını iterek vagona girip cüzdanını alarak kaçtılar. Çok daha kötü olaylar olabilirdi.
Sonunda evlerinde yakalanmışlar ama kısa sürede serbest bırakılma ihtimali geliyor akla. Kısa süre hapis cezası alsalar da çıktıklarında toplum nasıl korunacak?
Türkiye’de zaten şiddete engel olunamazken bir de son yıllarda dışardan göçle gelenlerin yaptığı saldırılar ortaya çıktı.
İdlib’den göç olur mu?
Reina saldırısında 39 kişiyi öldüren DAEŞ’li Masharipov’un öğrencisi olan bir katliamcı turistik yerlerde, eğlence merkezlerinde keşif çalışmaları yaparken yakalandı.
Terör olaylarının artacağı görülen bir dönemde okullar, eğlence yerleri, kafeler, istasyonlar, havaalanları “en üst düzeyde güvenlik önlemleriyle” korunmalıdır.
Milyonlarca mülteci arasında suçlular da, teröristler de Türkiye’ye sızdı. Şimdi “İdlib’den de göç olur mu” diye merak ediyoruz.
Bir bakanımız “Suriyeliler geri dönmek istese de göndermeyiz” derse, gelen sığınmacılar “vatandaş yapılacaklarını” düşünürse göçün önü alınabilir mi?
IKBY’de bir şoförün “Referandum’da Evet oyu verdim ama işler ters giderse ailemi aldığım gibi Türkiye’ye geçerim” sözleri yeterince uyarıcıdır.
Irak, Suriye, Afganistan, Cezayir fark etmiyor, bu ülkelerden insanlar Türkiye’yi “kolayca geçilecek ülke” olarak görüyor.
Hükümet “sınırların korunmasını, her isteyenin Türkiye’ye sızmamasını, adım adım takip edilmelerini” iyi düşünmelidir.
Ortak düşmanlar
AB, Suriyeli mültecilerin tamamını Türkiye’de bırakıp kenara çekildi.
ABD Savunma Bakanı James Mattis Çarşamba günü “Vize krizi askeri operasyonları etkilemedi. Türkiye ve ABD yakın çalışmaya devam edecek. Ortak düşmanlara karşı iyi iş çıkarıyoruz” dedi.
Hangi ortak düşmanlar? Ortak düşmanlar dediği sadece IŞİD…
PKK-PYD’nin Türkiye’de, Irak ve Suriye’de yarattığı terör, katlettiği masumlar onu hiç ilgilendirmiyor.
AB’ye girme olasılığımızın azalmasının önemli bir nedeni de Türkiye’deki mültecilerdir, Batı bu sorundan kurtulmak için onca gayret göstermişken, sınırlarını tellerle çevirmiş kuş uçurmazken milyonlarcasının AB’ye girmesini kabul etmeyecekleri açıktır.
Batı ülkelerine kızmakta haklıyız ama yine de ABD ve AB’ye sırtımızı dönerek, onlara ihtiyacımız olmadığını söyleyerek yola devam edemeyiz.
Unutmayalım ki eğitimden ekonomiye, ticaretten istihbarat paylaşımına, evrensel hukuk ve tüm çağdaş değerleri korumaya kadar birçok konuda onlara ihtiyacımız var. Gençlerimiz bu ülkelere eğitim için gidiyor, ticaretimiz, turizmimiz bu ülkelerden besleniyor.
Dış politikayı ve diğer meseleleri “diplomasi uzmanlarına danışarak halletmek ve Batı’dan kopmamak” Türkiye için büyük önem taşıyor.