Başkanlık sistemi ve bağımsız yargı!
.
Başbakan Davutoğlu “Ak Parti bünyesinde bir anayasa komisyonu kurarak çalışmaları somutlaştırdıklarını, yol haritalarını belirlediklerini” söyledi. “Başkanlık sistemini benimseyen yeni bir anayasa için her adımı atacağız” dedi. Böylece “başkanlık sistemi” yerine “parlamenter sistem”den yana olan muhalefet partilerinin hiçbir katkısı olmadan, tek parti ile yeni bir anayasa yapılacağı anlaşılıyor. Yani, başkanlık sistemine geçmeden önce parlamentodaki diğer partiler gerçekten “buzdolabına kaldırılmış” durumda.
Güçler ayrılığı
Peki başkanlık sistemine geçildiğinde parlamento ne olacak? Şu anda henüz parlamenter sistem mevcutken, diğer partilerle uzlaşmak için herhangi bir esneklik gösterme gereği duyulmuyor ve Meclis çoğunluğuna sahip tek parti “anayasayı bile” yalnız yapacağını söylüyorsa başkanlıkta demokrasi nasıl işleyecek?
“Başkanı parlamento denetleyecek” iddiası “tek kamaralı Meclis” ile nasıl gerçekleşecek? Milli iradenin “muhalefet partileri”ne oy vermiş kesiminin görüşleri tümüyle yok mu sayılacak?
Başbakan Davutoğlu; “İnsan hak ve özgürlüklerini güçlendiren… Güçler ayrılığını tahkim eden… Hukukun üstünlüğü ilkesinden taviz vermeyen… Yetki ve sorumluluk dengesinin kurulduğu… Bir başkanlığı benimseyen demokratik ve özgürlükçü bir anayasa”dan söz ediyor.
Hukukun üstünlüğü
Muhalefetin yok sayıldığı bir “yasama-Meclis” ile, başında Adalet Bakanı’nın bulunduğu bir “HSYK” ve müdahaleler yüzünden bağımsızlığı tartışmalı yargısıyla güçler ayrılığı nasıl sağlanacak?
Yetki ve sorumluluk “kimlerle” paylaşılacak, dengelenecek?
Mesela “hukukun üstünlüğü” ilkesinde sorunlar ortaya çıkarsa bu sorunları hangi güç giderecek? Genel tanımları yapmak kolaydır ama bu tanımları halka açıklamadan bir anayasa yapmak, ciddi riskler taşır.
Türkiye’de şu anda bile yargıda “Balyoz-Ergenekon dönemi”ni hatırlatan ve hiçbir ilgisi olmayacak kişiler için bile “hükümete darbe, terör örgütüne üyelik veya liderlik” iddianameleri hazırlanması dikkat çekiyor.
Anayasa Mahkemesi bile “tartışmalı” hale getiriliyor. Vatandaşların “hukukun üstünlüğü” ilkesine, yargıya olan güvenlerinin giderek azalmasının kaos yaratacağını unutmayalım. Yeni anayasa taslağı Nisan sonuna bitecekse, Başbakan’ın konuşmasındaki vurgular o tarihe kadar açık ve net anlatılmalıdır.
Muhalefet sorunu
Bu arada CHP ve MHP’nin de giderilecek önemli sorunları ve halka açıklamaları gereken konular var. Her iki partide “genel başkan değişimi” konusu halk arasında devamlı tartışılmakta. Liderler böyle bir sorun yok gibi davransa da konu kapanmıyor, muhalefet boşluğu tepkileri dinmiyor. Her iki parti de bir türlü “oturmuş, güven veren, alternatif yaratan” konuma gelemiyor.
MHP’de Ümit Özdağ da adaylığını ilan etti ama en çok benimsenen adayın Meral Akşener olduğunu ve neredeyse “kongre yapılmasa dahi ona genel başkan gözüyle bakıldığını” gözlemlemek mümkün.
Bu durumda hala “kongre 2018’de olacak” ısrarının anlamı var mı?
Çok önemli bir süreçte, iki partinin “gereken değişimi yapmaktan kaçması” büyük kayıptır!