Altın tecrübe
.
Türkiye’nin 15 Temmuz’da ne kadar vahim bir tehlikeyle yüz yüze geldiğini görebilmek, geleceğimiz için altın değerinde bir güvencedir.
FETÖ tecrübesi, başta silâhlı kuvvetler olmak üzere devlet içinde paralel yapılar oluşmasına bu dersten sonra umarız ki kolay kolay izin vermeyecektir.
Burada önemli olan; herşeyden önce yargının bağımsızlığını sağlamak, adaletten sapmamak ve kurumlar hesabına ortaya çıkacak olan riskleri en kısa zamanda bertaraf etmektir.
Ciddi olmak lâzım, aksi halde benzer kıyametler hayatımızda tekrar tekrar yaşanacaktır. Türkiye böyle bir geleceği hak etmiyor.
Devlet zaaflarından arındığını göstermeli, bu inancı halkta uyandırmalıdır.
Suçlular cenneti, adaletin olmadığı bir karanlık kuyu gibidir. Hafife alındığı zaman, ülke kuyuya düşmeye başladığında tüm devlet makinesini içine çeker.
Yaşadığımız coğrafyada demokrasi barınmıyor. Çünkü gücü ele geçiren gönlüne uygun düzeni kuruyor ve eserine demokrasi madalyasını takıveriyor.
Gülen’in bandı unutulmasın!
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Meclis komisyonuna yaptığı açıklamalar takipsiz kalmamalı, tekrarını önleyecek denetim etkinliği derhal kurulup işletilmelidir.
Fethullah Gülen 16 yıl önce Amerika’ya giderken yandaşlarına nasihatler ve tavsiyeler içeren bir bant bırakmıştı.
15 Temmuz’daki darbe girişimi, cemaatin bu talimatlara sıkı sıkıya bağlı yaşadığını gösteriyor.
Gülen yandaşlarından “adliyede, mülkiyede veya başka hayati bir müessesede” hızla çoğalmalarını;
Bu faaliyeti “sezdirmeden yukarı kademelere tırmanmak amacında” kullanmalarını;
“Devletin can alıcı noktalarını ele geçirmelerini” istiyor.
Bu örgüt ve hedef aldığı melânet, devlet kademelerinin büyük kesiminde kendini üretmiştir.
O çağrıda Fethullah Gülen, elebaşılığını açığa vururken şöyle diyor:
Erken vuruşa uyarı...
“Belirli bir noktaya gelinceye kadar hizmete devam edin. Erken vuruş diyeceğim çıkışlar yaparsanız dünya Cezayir’deki gibi başınızı ezer!”
Koca devlet aygıtı, gazetelerde yayınlanacak kadar deşifre olmuş bu darbe planını fark edip 15 Temmuz’daki kanlı kalkışmanın önüne geçebilirdi.
Olmadı. Ama bu ihmal affedilmemeli, gerçekten sorumluluğu olanlar yerine yanlış adresler seçilmemelidir.
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök 2004’deki MGK toplantısında FETÖ tehlikesine karşı uyarıda bulunduklarını ama“bir şey yapılmadığını” öne sürdü.
Yaşar Büyükanıt’tan sonraki Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ da aynı konuda uyarıda bulunduklarını, buna rağmen bir müdahale yapılmadığını söylemişti.
FETÖ soruşturması, devlet duvarındaki en büyük deliğin adalet eksiğinden ve ihmalden doğduğunu gösteriyor.
Aynı soruşturmada haklarında işlem yapılan yüzlerce hakim ve savcı arasında “pişmanlık beyan edenlerin görevlerine iade edileceğine” dair haberler var.
Adaletten öteye devleti katletmek olmaz mı bu?
Unutmayalım; adalet bugün de devletin temelidir!